ABDULLAH GÜL NEREYE KOŞUYOR

İnsanlar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yargı sürecini 'hukuk' dışı saikler üzerinden tartışılıyor. Bu doğru değil. Hukuk, mantık yürütüyor gibi yaparak laf kalabalığına getirip kendi lehine sonuç çıkarmana imkan vermez. Hukuk, yazılı kurallar bütünüdür,orada ne yazıyorsa ona göre karar verir. Burada bu yazıyor ama diye bir şey olmaz. Peki bu böyle iken aynı konuda farklı mahkemeler neden farklı kararlar verir? Bu ayrı bir konudur. Ben gerçeğin ne olduğunu yazdım ve bunun üzerinden yürüyeceğim. Farklı kararları veren mahkemeler içinde manipüle edilmiş heyetler olabileceği konusuna girmeyeceğim. Yalnız şu kadarını söylemem gerekir ki, CHP kanadının YSK hakkındaki yoğun 'manipüle edilmişlik' suçlamasını doğru bulmuyorum. Bu hakimler farklı durumlarda CHP lehine de karar vermişlerdir. Lahanaya gelince kırt kırt, havuca gelince bee... olmamalı.

Seçimin iptaline karşı olan kanat, YSK nın yargı sürecinden, AK parti tarafından ona sunulan belge ve delillerden hiç söz etmiyor. Etse de yuvarlak sözcüklerle önemsizmiş gibi geçiştirmeye çalışıyor. Kendilerince akıl yürüterek kararın yanlış olduğunu savunuyor. Bu yaklaşım hukuki değildir; doğru da değildir. YSK ya sunulan yolsuzluk belgeleri gerçektir. Üstelik bunlardaki yolsuzluk, seçim sonucunu etkileyecek niteliktedir. YSK nın aldığı kararın temel dayanağı budur. Bunu görmezden gelip, ya da hasır altı edip, ortalığı velveleye vererek zeytinyağı gibi üste çıkmak mümkün değildir. Çünkü karşıda bir de hak arayan vardır. Onun hakkını aramasını, baskı yapmak olarak göstermeye çalışmak da insaf sınırlarını zorlamaktır.

Ne yazık ki Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu da bu kervana katılmışlardır. Biri eski Cumhurbaşkanı, diğeri eski başbakan olarak bu konuları benden daha iyi bilirler. Sayın Gül!e sormak isterim; gerçekten Anayasa Mahkemesi’nin 2007 yılındaki haksız “367 Kararı” karşısında ne hissettiyseniz, başka bir yüksek mahkeme olan Yüksek Seçim Kurulu’nun dün aldığı kararı duyunca aynı duyguları mı yaşadınız? Bu kadar mı? Yani ikisi aynı ve eşdeğer mi? Şöyle bir 2007 ye dönelim mi? Sizin arkanızda kapı gibi duran o kitleyi bir hatırlayın bakalım. Demek ki size kalsa, o zaman da 'kararsa karar, ne yapalım' denilmeliydi. İtiraz edilmemeli, sineye çekilmeliydi. Neyi yanlış buluyor sayın Gül; AK Partinin 'oylar seçim sonucunu etkileyecek ölçüde çalındı' gerekçesi ve delilleriyle YSK ya başvurusunu mu yoksa YSK nın hukuki incelemesi sonucu yenileme kararı vermesini mi?

Ben tam tersini düşünürdüm. Bu kadar şaibeye, bu kadar kör parmağım gözüne yapılanlara rağmen YSK seçim sonucunu onaylasaydı onun altından değil YSK, hiç kimse kalkamazdı. Bundan sonraki seçimlerin de bir kıymeti kalmaz, herkes her şeyi yapabileceği sanısına kapılırdı. Delil var mı; var. Hukuki gereklilik ve buna dair madde var mı; var. E daha niye tepiniyorsunuz? Kocaman kocaman mesnetsiz laflar ederek baskın çıkmaya mı çalışıyorsunuz. Buna yavuz hırsızlık denir. Ya da hem suçlu hem güçlü.

Abdullah bey kendisine yeni bir siyaset ve de kamuoyunda yeniden popülarite arayışında ise bu tutum ona bunu sağlamaz. İçinden çıktığı kitlenin gözünde biraz daha değer yitirmesine yol açar. Abdullah bey parti mi kuracaktır. Daha baştan yanlışları savunarak yanlış bir temel üzerine inşa etmeye çalışmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.