KÜRTAJ ANINDA NELER OLUYOR?

Dr. Bernard N. Natonson kürtajın uygulanış safhalarını bir filme çektirip yorumladı: '' Kürtajın yapılma safhaları hassas aletler ve ultrasonla filme çekildi. Kürtajı yapan evli olmayan genç bir doktordu. İki ayrı kürtaj kliniğinde çalışıyordu ve 10.000 'e yakın kürtaj yapmıştı.

Kendisinden filmin editörü olmasını istedik. kabul etti. Filmi seyretti, editör oldu ama odadan çıktıktan sonra bir daha kürtaj yapmadı. Kamerayla çekim yapacak kadın da özel olarak seçilmişti. Bu kadın kürtajı şiddetle savunan bir feministti.

Ancak kendi eliyle görüntülediği filmi seyrettikten sonra kürtajla ilgili konularda hiçbir tartışmaya katılmadı. Filmde önce bebek ana rahminde rahatça hareket ederken görüntüleniyor. Kürtajı yapan kişi rahme müdahele ettiği zaman çocuk bir an dona kalıyor.

Müdahelenin aksi istikametine, rahmin diğer tarafına doğru kaçmaya çalışıyor. Kalp atışları 140'tan 200'e çıkıyor. Kürtaj yapan kişi çocuğu ararken çocuğun dehşetle ağzını açtığını görüyorsunuz. Sonra kürtaj yapan el ona doğru uzanıyor, çocuğun ağzı öylesine açılıyor ki , çığlık atışını filmde görebiliyorsunuz.

Kürtaj yapan kişi onu başından tutuyor ve başını vücudundan ayırıyor. 12 haftalık bebekten geriye birkaç doku artığı kalıyor.

Bu değişiklik kürtaj çeşitlerinden sadece birisidir. Kürtaj yapanlar anestezi uzmanı arasında gizli bir dil vardır.

Baş bir numara olmak üzere çocuğun vücudu numaralandırılıyor. Anestezi uzmanı kürtajı yapana soruyor:

'1 numara çıktı mı? Bitirdik mi?' Kürtajı yapan ya da olmayı kabul eden insanlar acaba bir hayatı katlettiklerinin farkındalar mı?''

Kürtajı hikayesinin satırlarını bile okurken insan ürperdiği halde nasıl olur da hissettiği , yaşadığı bir şeyden dehşete kapılmıyor ve korkmuyor? Aslında iş bununla da kalmıyor, insanoğlu vahşetini bir kürtajdan arta kalan ceninlerin kullnaımıyla sergiliyor. Nitekim kozmetik firmalarının ürünlerine kürtajla alınmış bebeklerin ceninleri kullanılıyor. Başta Fransa'da kullanılmak üzere birçok 3. dünya üleksinden getirilen kürtajla alınmış bebeklerin kozmetik firmlarına satıldığı bildirliyor. bunun delili olarak da ABD ve Avrupa'da kamyonlar dolusu ceninin ele geçirilmesi gösteriliyor.

kozmetik sanayinin imparatoriçesi yahudi asıllı Helena Rubinstein'in ürünlerinin reklamlarında ''cildin gen ve yaşayan hücrelelerle'' güzelleştiği belirtliyor. Gel gör ki , bu ürünlerin yapımında kullanılan COLLOGEN adlı maddenin ceninden elde edildiği ya bilinmiyor ya da bilinmezlikten geliniyor ve zavallı güzellik düşkünü insanlarda ciltlerinin güzelliği için kullandıkları kozmetik ürünlerinin mayasında , katledilen bir hayatın var olduğunun farkında bile değiller. yoksa aksi olarak ''Vahşetle güzellik olmaz''düsturundan çok mu uzaklar?

Dünya bu vahşette yüzerken Türkiye geri kalır mı? Araştırmalar Türkiye'nin gizli cenin cenneti olduğunu ortaya koymuştur. Nitekim Türkiye'nin en büyük doğum hastanesi olan ismi bizde saklı kadın hastanesinde çalışan üst düzey bir yetkili kürtajla alınan ceninlerin kozmetik firmalarına satıldığını söylüyor. Adının açıklanmasınıistemeyen yetkili kozmetik firmalarının kürtaj yapılan bütün hastanlere eleman gönderdiğine dikkat çekerek bu elemanların ceninleri satın alma işlemini son derece gizli yürüttüklerini ve bu ticaretten hastanelerin hayli yüklü gelir de elde ettiğini kaydediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.