İbrahim Halil ER

İbrahim Halil ER

Selahaddin Eyyubi Kudüs Kuşatmasındaki Barış Görüşmesinden Bir sahne

Haçlılar, şehri daha fazla savunamayacaklarını anlayınca, barış teklifinde bulundular. Selahaddin Eyyubi önce bunu kabul etmedi.

Onlara “Siz 491 (1098) yılında şehri işgal ettiğiniz zaman halka nasıl muamele ettiyseniz ben de size aynı şekilde davranacağım. Siz nasıl onları öldürüp esir aldınız ve kötü muamele ettiyseniz ben de aynısını yapacağım.” Dedi.
Bunun üzerine Frank elçisi Balian kurtuluş ümidi kalmadığını görünce şunları söyledi:
“Ey Sultan! İyi bil ki, biz bu şehirde Allah’tan başkasının bilmeyeceği kadar büyük bir kalabalığa sahibiz. Bu topluluk eman almak umuduyla savaşa ara verdi. Sen diğer şehirlerin halkına eman verdiğin gibi onlara da eman verirsin zannettiler. Onlar yaşamak istiyor, ölmek istemiyorlar. Fakat eğer ölümden başka çare olmadığını görürsek, Allah’a yemin ederiz ki,
çocuklarımızı ve karılarımızı öldürür,
mallarımızı,
eşyalarımızı ateşe veririz.
Size bu mallardan bir dinar veya bir dirhem olsun istifade ettirmeyiz.
Ne bir erkek ve ne de bir kadın esir alabilirsiniz.
Bu işi bitirdikten sonra da Kubbetu’s-Sahra’yı, Mescdi-i Aksa’yı ve diğer yerleri tahrip eder,
sonra da elimizdeki esir Müslümanları öldürürüz. Bunların sayısı beş bindir.
Kendimize bir tek hayvan dahi ayırmadan hepsini öldürür,
sonra da hepimiz size karşı saldırıya geçer,
canını ve kanını müdafaa etmek isteyen insanlar gibi savaşırız.
O zaman da öldürülenlerin sayısınca adam öldürmedikçe ölmeyiz.
Ya şerefimizle ölür, ya da şerefli bir şekilde muzaffer oluruz dedi.”
Selahaddin Eyyubi Balin'i tanıyordu ve yanındakiler "O, dediğini yapar" diyerek Haçlılara eman verildi.
 

Not: Müslümanlar Kudüs'ü aldıklarında komutanları böylesine müzakere ederken, Haçlılar Kudüs'ü aldıklarında Müslüman kale komutanı sadece kendisi ve ailesi için bağışlanma dilemiş ve halkı haçlıların insafına terk ederek kıyımdan geçmelerini sağlamıştı. Bu da Müslümanların başına ne geldiyse menfaatçi, paracı, niteliksiz, liyatsiz yöneticiler yüzünden geldiğini göstermektedir.
Kaynak: İbn-i Esir, el-Kamil, c.11 s. 432-433

EK
Batılı kaynaklardan Steven Runciman "Haçlı Seferleri Tarihi" kitabında olayı şöyle anlatır: Kudüs’ün fethi ile haçlılara iyi davranıldı. Fidye karşılığında, taşınabilir eşyaları ile çıkıp gitmelerine müsaade edildi.
Fidye veremeyip esir kalan beş bin kişiden bin kadar Urfalı Ermeni ve Süryani’yi Kökböri kendi teb’ası oldukları gerekçesi ile fidyelerini vererek kurtardı.
Selahaddin’in kardeşi Melik Adil, abisine yaptıkları hizmetlerine karşılık esirlerden bin kişinin bağışlanmasını rica etti. Ricası kabul oldu.
Patrik Heraclius’un ricasıyla da 700 kişi, Kudüs soylularından Balin’in hatırına 500 kişi bağışlandı.
Selahaddin bundan sonra bütün ihtiyar kadın ve erkeklerin serbest bırakıldığını ilan etti.
Fidyelerini ödemiş olan haçlı kadınları, gözlerinde yaşlarla sultanın yanına gelip, kocaları ölmüş veya esir iken nereye gidebileceklerini sorduklarında Selahaddin, esarette bulunan bütün kocaları da serbest bırakmayı vaat ettiği gibi, dul ve yetimlerin her birine de, mevkilerine göre, kendi hazinesinden hediyeler verdi.
Onun bu merhamet ve iyiliği, ilk haçlı seferine katılan hristiyanların kötülükleri ile garip bir tezat oluşturuyordu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.