Türkçenin Feryadı Ve Dil Davamız Semineri Gerçekleştirildi

Türkçenin Feryadı Ve Dil Davamız Semineri Gerçekleştirildi

Terme İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü´nün M.Akif Ersoy Anadolu Lisesiyle birlikte Anadolu liseleri öğrencileri için organize ettiği "Türkçenin Feryadı ve Dil Davamız" isimli seminer, Eğitimci-Şair-Yazar Ahmet sezgin tarafından gerçekleştirildi.

2017-2018 Eğitim-Öğretim Yılı 1.Dönem ders yılı sonunda Terme İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü´nün M.Akif Ersoy Anadolu Lisesiyle birlikte Anadolu liseleri öğrencileri için organize ettiği "Türkçenin Feryadı ve Dil Davamız" isimli seminer, 17 Ocak Çarşamba günü Belediye Kültür Merkezi’nde Eğitimci-Şair-Yazar Ahmet sezgin tarafından gerçekleştirildi.

"Ünlü filozof Konfiçyus’a sorarlar: “Bir ülkeyi yönetmeye çağırılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?” Konfiçyus cevaplar: “Hiç kuşkusuz dili gözden geçir-mekle başlardım. Dil kusurlu olursa kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz, düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılmaz. Vazifeler, gereği gibi yapılmazsa, kültür bozulur. Kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bile-mez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

Hayata, dünyaya, kendimize dil aracılığıyla anlam veririz. Fikirlerimizi, duygularımızı dil vasıtasıyla anlatırız. Dil aracılığıyla düşünür, dilin mantığıyla hayatı görürüz.

Türk milleti, İslâmiyet’i kabul ettikten sonra birçok devlet ve büyük bir imparatorluk kurmuştur. Bu dönemde Türkçe; başta Arapça ve Farsça olmak üzere birçok dilden kelime ve kavram alıp çok zengin, büyük, sağlam edebî bir dil olmuştur. Türk milleti, bu zengin Türkçe ile Yunus Emre, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Fuzûlî, Bâkî gibi çok büyük şair ve yazarlar yetiştirmiştir.

Divan edebiyatı ile aşırılığa kaçan Türkçe, Millî Edebiyat döneminde Ömer Seyfettin öncülüğünde çıkan “Genç Kalemler” sayesinde “sade ve orta yolu” bulabilmiştir. Millet tarafından anlamı bilinen, Türkçenin atasözlerine, deyimlerine, türkülerine, masallarına, hikâyelerine, manilerine, bilmecelerine girmiş, kısaca Halk edebiyatına mâl olmuş kelimeler Türkçe kabul edilmiştir. Bu sade ve orta yolu tâkip eden Reşat Nuri, Yakup Kadri, Yahya Kemal, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Ahmet Hamdi, Peyami Safa, Halide Edip, Refik Halit, Ahmet Rasim, Faruk Nafiz, Sait Faik gibi edebiyatçılarla Türkçe, şaheserler vermeyi başarmış; tertemiz, pürüzsüz, sımsıcak bir dil olmuştur.

Ancak, Türk milletinin bin yıllık İslâm kültüründen, millî ve mânevî kimliğinden rahatsız olan Selanikliler, “beyaz Türkler”, ruhunu Batı’da kaybetmiş, “mankurtlaşmış bir alay mektep kaçağı”; Türkçülük adına “öz Türkçe”, “arı Türkçe” nâmıyla “dilde tasfiye ve uydurmacılık” hareketini başlatmıştır. Yüz binden fazla kelime hazinesi olan Türkçemiz, 1940’lı yıllarda 15 bin kelimeye düşürülerek bir “kabile dili” hâline getirilmek istenmiştir. Milleti millet yapan en önemli unsurların başında gelen dilin “kültür köprüsü” özelliği yok edilmeye çalışılmıştır.

Asil, zengin ve büyük bir dili, saf kan İngiliz atı gibi “saf dil” hâline getiren şövenistlerin, işi maskaralığa ve dili kısırlaştırmaya vardırdıklarını anlayan Mustafa Kemal: “Dilde devrim olamaz.” deyip “Güneş- Dil Teorisi”ni ortaya atarak bu soykırımı durdurmaya çalışmıştır. Ama daha sonraki dönemlerde Türk Dil Kurumu’na getirilen “Agop M. Dilaçar” gibi “dil bozucular” yüzünden Türkçemiz, çok âhlar çekip feryatlar etmiştir. Fikir, gönül ve kültür dünyamız “körün mağarası” hâline getirilmiştir.

Öztürkçecilik hareketiyle dilimizden yalnızca binlerce kelime atılmamış; o kelimelerin kullanıldığı binlerce deyimimiz, atasözümüz, ninnimiz, şiirimiz ruhlarımızdan sökülmüştür.

Tarık Buğra’ya, arı dilcinin biri: “Hakikat yerine gerçek desek ne kaybederiz?” diye sormuş. Tarık Buğra: “Hakikati kaybederiz.” demiş. Biz, dilimizle hem gönlümüzü hem de hakikati kaybettik.

Edebî, temiz, zengin ve güzel Türkçemize sahip çıkalım. Kültür köprümüzü yıkmayalım.

Milleti millet yapan kültürel değerleri nesilden nesile aktaran dilde oluşabilecek kirlenme, millî kültürü de bozmaktadır. Batı kültürüne olan hayranlık ve özenti, dil alanında da görülmektedir. Millî değerlerden uzaklaşma, Batı’ya özenme; çağdaş, modern ve “entel” görünme tutkusu, “Türkingilizce” denilebilecek yarı Türkçe, yarı İngilizce ucûbe bir dilin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Yabancı isimler taşıyan iş yerlerinde büyük artış görüldü. Özellikle yabancı olduğu izlenimi veren adlarla iş yeri açmak, moda olmaktan öte, adeta bir salgın haline geldi. Dilimiz, çok hızlı bir şekilde yozlaştı. Şehirlerimizin caddelerini gezerken Londra'da, New York'ta yürür gibiyiz.

Bir anda duyuruyu “anons”, gösterimi “vizyon”, gösteriyi “show”, ucuzluğu “damping”, hesap fişini “adisyon”, itibarı “prestij”, uzlaşmayı “konsensüs”, bakkalı “market”, özgeçmişi “cv”, bakış açısını “perspektif” yapıverdik. İngilizce iş yeri adları, Amerikan caddelerini aratmamaya başladı.

Son zamanlarda İngilizce konuşma ve yazma özentisi öyle bir çılgınlığa, görgüsüzlük ve cehalete ulaştı ki, “Çanlar Türkçe için çalıyor.” dedirtmeye başladı. Türkçe kelimeler, İngilizce imlâ ile yazılmaya başlandı: “Efendy, Neshe, Kitapchi, Yemish, Kebabchi, Derichi, The Marmara, Dürümland, Dönerchy…”

Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu: “Türkçe giderse, Türkiye gider.” diyor. “By By Türkçe!” mi diyeceğiz yoksa?

Ne yapmak gerekir? Kendi kültürümüzden, dilimizden utanmadan Türkçe yazmalı, Türkçe konuşup kendimizi ifade etmeliyiz; “Turkche konusharock” değil.

Kültürümüzü, adaleti, birlik ve bağımsızlığımızı korumak için anamızın sütü gibi temiz ve helâl Türkçemizi, her türlü kirlenme ve yozlaşmadan arındırmalıyız. Büyük Şair Yahya Kemal’in “Türkçe, ağzımda annemin sütü gibidir.” ifadesindeki bağlılık ve hassasiyetine bizler de sahip olmalıyız. İşte o zaman Türkçe şuuruyla kültür ve medeniyet davâmıza sahip çıkabiliriz.

Sizleri "bay bay" diyerek değil, Allah'ın selamıyla selamlıyor, Allah'a emanet ediyorum."

Seminer: Ahmet Sezgin

HABERE YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.