Bu bakımdan seçmene dini açıdan yaklaşmak yanlış ve haksızlık olur.
Bunun içindir ki hiçbir yazımda ve ülke genelinde verdiğim hiçbir konferansta milleti ayrıştırıcı, ötekileştirici dil kullanmadım.
Çünkü böyle bir dilin, siyasi açıdan bile, faydadan çok zarar getireceğine inanırım.
Bu nedenle beş altı yıldır aktif olarak bulunduğum sosyal medyadaki dilime de elimden geldiğince özen gösteririm.
Bilirim ki bu ülke seçmeninin, günlük yaşayışı nasıl olursa olsun, büyük çoğunluğu millidir, temel değerlere sahip olma bakımından muhafazakârdır.
Ne var ki siyasi ayrışma bakımından, her seçmen değişik nedenlerle, değişik siyasi çatıların altında yer almaktadır.
Bu gayet doğaldır, gayet olağandır.
Herkesi, hatta aynı ailenin bireylerini bile, aynı siyasi çatı altında tutmak kesinlikle mümkün değildir.
Fakat Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç ’in işaret ettiği gibi, her birimiz hem çatısı altında bulunduğumuz siyasi yapıyı, hem de çatısı altında bulunduğumuz siyasi yapıya karşı olan diğer siyasi yapıları sorgulamak durumundayız.
Bu bizim milli ve okumuşluk görevimizdir.
Fakat kimi siyasi partilerin müntesipleri ve hatta inananları, nasıl bir bağlılıksa, kendilerinin fotoğrafını bile çekmemize razı olmuyorlar.
İfade ettiğim gibi:
Onlar razı olsunlar veya olmasınlar, bizim durumumuzda olanlar, fotoğraf çekmeye ve bu fotoğrafı önlerine koymaya devam etmek zorundadırlar.
Dedim ya!
Bu bizim okumuşluk görevimizdir.
Aydın olma ise çok daha yukarılarda bir şeydir.