İbrahim Halil ER

İbrahim Halil ER

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ ROMANI VE HZ. SÜLEYMAN HİKAYESİ

Yüzüklerin efendisi romanını duymayan yoktur. Ya da filmini izlemeyen yoktur. Filim ve roman hakkında epey konuşabiliriz. Oradaki figürlerin tarihteki karşılığını anlatabiliriz ama burada sadece yüzük figürüne bu kadar önem verilmesinin arka planından bir kıssa ile bahsetmek istiyorum.
Bu durum, batının kültür ve edebiyatının arkasındaki dini/tevradi motiflerin ne kadar güçlü olduğunu göstermesi bakımından ilginç olacaktır. 
Yüzük figürü Tevrat'ta geçmektedir ve burada karşımıza hz. Süleyman çıkmaktadır. 
İsterseniz fazla konuşmayalım sözü tevrat'a ve kıssaya verelim. Böylece olayı daha iyi anlamış oluruz.
Hz. Süleyman'la ilgili nakledilen Cerâde kıssası burada zikredilebilir: Denildiğine göre Hz. Süleyman bir gün helaya girmek istediğinde yüzüğünü en sevdiği hanımı Cerâde'ye vermişti. İşte bu esnada şeytan Hz. Süleyman'ın kılığında Cerâde'nin yanma giderek ona:

- Yüzüyümü ver dedi, kadın da verdi. Şeytan, Hz. Süleyman'ın yüzüğünü parmağına takınca cinler, insanlar ve şeytanlar ona boyun eğdiler. Ancak daha sonra Hz. Süleyman gelip hanımından yüzüğünü geri isteğince, hanımı:

- Ben onu Süleyman'a verdim dedi. Hz. Süleyman:

- Süleyman benim dedi. Hanımı:

- Yalan söylüyorsun sen Süleyman değilsin, dedi. Bunun üzerine Hz. Süleyman kime halini arzettiyse hiç kimse ona inanmadı, hatta çocuklar onu taşa bile tuttular. Bu esnada yüzüyü alan şeytan ise Hz. Süleyman'ın tahtına geçip emirler vermeye başlamıştı. Bu durum kırk gün devam etti. Ancak Yüce Allah Hz. Süleyman'a tahtını geri vermeyi murad edince insanların kalbine, şeytanın emrini dinlememe ve ona baş kaldırma hissini koydu. Bunun üzerine bazı insanlar Hz. Süleyman'ın hanımlarına, onunla ilgili sorular sormaya başladılar. Bu sorulardan biri şöyle idi:

- Şu ana kadar Hz. Süleyman'la aranızda herhangi bir

şey geçti mi? Hanımlar:

- Evet dediler, o bize hayızlı iken yaklaşıyor, halbuki

daha Önce böyle bir şeyle karşılaşmamıştık. Bunun üzerine -başına gelecekleri tahmin eden şeytan (...) yüzüğü birisi ?. vasıtasıyla denize attırdı. Bir balık rastgelip o yüzüğü yuttu. Bu zaman zarfında ise, Hz. Süleyman deniz kena­rında hamallık yapıp yiyeceğini temin ediyordu. Birgün bir adam deniz kenarına geldi ve içlerinde yüzüğü yutan balığın da bulunduğu bazı balıklar satın aldı. Hz. Süleyman'ı çağırıp ona:

- Bunları eve kadar taşıyıver dedi. Evine birlikte va­rınca adam, Hz. Süleyman'a ücret karşılığı olarak karnında yüzük bulunan balığı verdi. Hz. Süleyman balığı alıp geldi ve pişirmek için karnını yardığı sırada yüzüğünü buldu ve hemen parmağına taktı. Yüzüğünü parmağına takar takmaz eskiden olduğu gibi insanlar, cinler ve şeytanlar derhal ona boğun eğmeye başladılar. Böylece Hz. Süleyman eski kudret ve saltanatına yeniden kavuşmuş oldu. Bu esnada şeytan okyanustaki adalardan birine kaçıp gitti. Hz. Süleyman onu yakalamak için arkasından kuvvetler gönderdi, fakat askerler bir türlü yakalamayı başaramadılar. Ancak takip neticesi birgün şeytanı uyurken buldular; üzerine kurşundan kat kat binalar yaptılar. Uyandı sağa sola hareket etmeye başladı, ancak bir türlü kurtulup kaçamadı. Askerler onu yakalayıp Hz. Süleyman'a getirdiler. Bir taş oyuldu, şeytan onun içine kondu. Ağzı bakırla kaplandı ve Hz. Süleyman'ın emri ile denize atıldı

daha geniş bilgi için bakacağınız kaynaklar:İbn Kesîr, Tefsir, IV, 35-36. Benzer rivayetler için Bkz. et-Taberî, Câmiu'l-beyân, XXIII, 101-102; es-Suyûtî, ed-Durru'l-mensûr, Mısır 1306, V, 310.

BİR YÜZÜK OLAYI DA BİZİM TARİHİMİZDEN 
"Resulullah (sav)'nin Yüzüğü

Resulullah (sav), hükümdarlara mektup göndereceği zaman ona hükümdarların mühürsüz mektupları okumadığını söylediklerinde mühür amacıyla bir yüzük yaptırdı.

Enes b. Mâlik (r.a.) şöyle demiştir: Resulüllah’ın yüzüğünün kaşındaki yazı üç satır şeklinde nakşedilmişti. “Muhammed” bir satırda, “Rasûl” bir başka satırda, “Allah” lafzı ise diğer bir satırda yazılıydı. (Buharî, Libâs 55)
Aynı rivayet, Abdullah b. Ömer ve diğer sahabîler tarafından da nakledilmektedir. Üç satırdan ibaret bu istif yazının alttan yukarıya doğru okunuşu محمد رسول الله [Muhammed Resulüllah]’dır.
Muhammed Hamîdullah, Medineli bir sanatkâra yaptırılan bu yüzüğün gümüşten mâmul, iri ve kalın bir yüzük olduğunu, mührün çapının iki cm.yi bulduğunu, Resulüllah ve ilk halifeler tarafından devlet mührü olarak kullanıldığını kaydeder. (M. Hamîdullah, İslâm Peygamberi, II, 1026)

Enes b. Mâlik ve Abdullah b. Ömer, bu mührün Peygamberimiz’e has olduğunu şöyle nakletmişlerdir: Resulüllah (s.a.s) gümüşten yüzük yaptırdı. Kaşına “Muhammed Resulüllah” yazısını nakşettirdi ve buyurdu ki: “Hiçbir kimse yüzüğüne aynısını nakşettirmesin. (Buharî, Libâs 54; Müslim, Libâs 54)

Resulüllah (s.a.s) vefat edince parmağındaki mühürlü yüzük çıkarıldı. Hz. Ebû Bekr (r.a.) halife sıfatıyla devlet başkanlığına getirilince yüzüğü teslim aldı. Resulüllah’ın yaptığı gibi yüzüğü sol elinin serçe parmağına taktı ve yazışmalarda devlet mührü olarak kullandı. Aynı şekilde Hz. Ömer ve Hz. Osman’a intikal etti. (M. Hamîdullah, el-Vesâiku’s-siyâsiyye, Beyrut 1987, s. 371)

Fakat Hz. Osman’ın hilafetinin altıncı senesinde (h.30/m.650) yüzük kayboldu.

Enes b. Mâlik bu hâdiseyi şöyle haber vermektedirler: 
Resulüllah’ın yüzüğü vefatına kadar elinde (parmağında) idi. Sonra Hz. Ebû Bekr, Hz. Ömer ve Hz. Osman’a intikal etti. Bir defasında Hz. Osman Erîs kuyusunun başına oturmuştu. Yüzüğü mahallinden çıkarmış, elinde çeviriyordu. Derken yüzük kuyuya düştü. Hz. Osman’ın nezaretinde üç gün boyunca kuyunun suyunu çekerek boşaltmamıza rağmen onu bulamadık. (Buharî, Libâs 55)

FİTNELERİN BAŞLANGICI

Hz. Osman'ın yüzüğü kaybetmesi iktidarının de zeval bulmasına neden oldu. İsyanlar ve sorunlar çıktı. Bu durum şehadetine kadar sürdü. Fitnelere yine de son bulmadı.

İbn Hacer, bazı ulemâya nisbet ederek Peygamber (s.a.v.)'in yüzüğünün, Suleyman (a.s.)'ın yüzüğüne benzediğini bu yüzüklerde bir sırrın bulunduğunu, Suleyman (a.s.)'ın yüzüğünü kaybetmesini saltanatının sonu olduğunu, Osman'ın kaybetmesi ile de Haricîlerin isyan edip fitnenin başladığını söyler.

NOT: Tabi ki felaketleri bir yüzüğe bağlamak doğru bir yaklaşım değil. Sadece yüzük etrafında oluşmuş olan mitosu paylaşmaya çalıştım. Özellikle yüzüklerin efendisi romanındaki yüzük hikayesi'nin biz de de karşılığı olduğunu göstermeye çalıştım. 
İstenirse daha da içi doldurulacak bir efsane ve mitos malzemesine dönüştürme potansiyeline sahip olduğunu anlatmaya çalıştım.

EK
HAÇLI SEFERLERİ VE YÜZÜK EFSANESİ

Yüzük kimdeyse Süleyman Odur ”
Süleyman’ın Tapınağı’nın daha sonra Haçlı Seferleri sırasında Kudüs’te arandığı, Templer Şövalyelerinin yerini bulduğu ve kutsal bazı emanetlerle Avrupa’ya döndükleri iddia edilmiştir. Kimileri kutsal kadeh Graal’ı, kimileri Felsefe Taşı’nı, kimileri ise Mühr-ü Süleyman’ı bulduklarını düşünmüşlerdir. Tapınak Kral Süleyman’dan sonra yağmalanacaktır ancak o zamana kadar Musa peygamberden beri nesilden nesile saklanan Hz. Musa’nın emaneti olan Ahid Sandığı’nı (orijinal Tevratın levhalar halinde içinde bulunduğu Tabut-i Sekine) muhafaza edecektir.
Günümüzde kabul gören sembol göğün ve yerin birleşimini gösterir. İki üçgenin biri göğe biri yere dönüktür. Sembol bir yönüyle insan varlığının maddi bedenini ve ruhunu, bundan oluşan bütünü, bir yandansa dişil ve eril prensipleri, maddi ve manevi değerlerin bütünlüğünü gösterir. Doğunun Yin ve Yang’ına benzer bir semboldür. Dünyaya giriş ve çıkış noktalarını temsil eder. Kimi farklı bakışlar ise şekilde iki piramit görür.
Özellikle Selçuklu dönemi paralarında ve eserlerinde sıkça kullanılan sembol artık günümüzün gerilimli zaman ve dünyasında İslam ve Hıristiyan toplumlarınca terkedilmiş hatta anlamı bilinmediğinden bir çok tarihi eserde de tahrip edilmiştir.
Süleyman (a.s.) peygamberlerin en zenginlerinden ve kendisine krallık verilen bütün cinni ve hayvanları yönetip onlarla konuşabilen bir peygamberdi. Süleyman (a.s.)’ın parmağındaki yüzük bütün cinleri toplayabilme ve egemenliği altına alabilme özelliğine sahipti. Fakat Süleyman (a.s.) vefat ettikten sonra yüzüğü kayboldu. Çünkü bu yüzüğe kim sahipse bütün cinn ve hayvanları yönetebilecekti. Bu yüzük Allah tarafından arşa kaldırılmış ve orada bir kale içinde korunuyordu. Fakat cinnilerden bir tanesi yüzüğü kalenin içinde gördü ve almak istedi. Tam kalenin içine girecekken yüzüğü koruyan başı ve dişleri kızgın demirden, gözleri kırmızı yakuttan, vücudu cehennem ateşinden yaratılmış büyüklüğünü sadece Allah’ın bildiği bir ejderha gördü ve hemen endişeye kapılarak yeryüzüne indi. Yeryüzünde üç parça çamur aldı ve bunları okuyup başka bir cinni arkadaşına verdi. İki cinni arşa çıkarken yüzüğü almak isteyen cinni diğerine “ben içerideyken bana birşey olduğu zaman bu çamuru benim üzerime at” dedi. Diğer cinni de “tamam” dedi.
İkisi kalenin önüne geldiler ve yüzüğü almak isteyen cinni içeriye girdi. Ejderha ona hemen orayı terk etmesini buranın Allah tarafından korunduğunu ve hiçbir zaman o yüzüğün alınamayacağını söyledi. Cinni yüzüğün üzerine doğru harekete geçince ejderha ağzını açarak ona cehennem ateşi püskürttü ve cinni kül oldu .Diğer arkadaşı külleri toplayıp üzerine çamuru koydu. Cinni hiçbir şey olmamış gibi tekrar ayağa kalktı ve içeriye girdi. Bu sefer ejderha cehennem demirinden olan tırnaklarıyla cinniyi paramparça yaptı. Arkadaşı parçalarını topladı ve üzerine diğer çamuru koydu. Cinni tekrar hiçbirşey olmamış gibi ayağa kalktı ve içeriye girdi. Bunun üzerine ejderha onu öldüremeyeceğini zannetti ve Allah’a sığındı. Allah ejderhaya ona kuyruğuyla vurmasını ve artık arkadaşının ona yardım edemeyeceğini nida etti. Bunun üzerine ejderha cinniye kuyruğuyla vurdu ve cinni bir anda yok oldu .Diğer cinni Allah’ın azametinden korkup yeryüzüne indi ve Allah’a sığındı. Fakat diğer cinninin ne olduğunu hiçbiri öğrenemedi. Çünkü Allah’ın her şeye gücü yeter….

ŞERH
Biraz da din ve mitoloji anlatalım dedik. Batı kültürünü şekillendiren arka planı biraz görelim dedik... 
Hatta bu yüzük olayı Hitler'in de aradığı bir şey olduğu söylenir. Çünkü haçlı seferleri sırasında kurulan Tötün isimli alman tarikatın günümüz Almanya'yı şekillendirirken aynı sırada İngiltereyi de l. haçlı seferleri sırasında kurulan Temliler Tarikatı (Tapınak Şövalyeleri ) yönetmektedir. Onlar da Yüzük veya daha başka bir hedef olan hz. Musa'nın meşhur tabutunu aramaktadırlar. Bugün bile arayış sürmektedir. 
Neyse bugünlük eskilerin masallarından bu kadar yeter...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.