CUMHURİYETİ DOĞRU OKUMAK

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı' mı okulda kutladık. Cumhuriyet rejiminin ilân edilmesinin 100.yılındayız. Cumhuriyet 200. Yılında hiç birimiz hayatta olmayacağız. Tıpkı cumhuriyeti kuranlar hayatta olmadığı gibi.

2023 yılına ayak bastığımızdan bu yana Cumhuriyetin 100. Yılını dillerinden düşürmeyen gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler, STK'lar, bilim insanları ve yurttaşlarımız var. Bu sözünü ettiğimiz kimselerin özel yaşamlarına bakıldığında cumhuriyetle ilgileri yoktur. Sadece "cumhuriyetin" arkasına saklanarak din düşmanlığı yapmaktır amaçları.

Bu kimselerin kendilerince kutsalları vardır. Demokrasi, Atatürkçülük, Laiklik, Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Özgürlük...gibi. Bunları sadece kendi varlıklarını devam ettirmek için kullanırlar. 1923-1950 yılları arasındaki yönetim biçimlerinden bunu anlarız. Bu konuya ayrıca parantez açmaya gerek yoktur.

Gerçek manada cumhuriyet rejimine ben şahsen karşı değilim. Devlet yönetiminin babadan oğula geçmesine şiddetle karşıyım. Devletin en başındaki kişiye olağanüstü yetkilerle yetkili kılmaya da son derece karşıyım. İstişare "ortak akıl" ile hareket etmek dinimizin de emridir. Cenab-ı Hak padişağın oğluna verdiği akıl kadar, bir çobanın oğluna da vermiş olabilir. Üstünlük "takva" iledir. Birileri bu dünyada kendi soyundan gelenleri üstün görmekle üstünlük olmaz. Kendi soyundan gelenleri üstün görmek israiliyattır. Bu zihniyet; servet, şöhret, makam sahibi olanlarda maalesef görüyoruz. Devletimizin en cazip makamlarıa kimler görevli olduğunu hepimiz biliriz

Gerçek cumhuriyet rejimine karşı olmadığımı ifade ettim.hatta tarafım. Ama nasıl olursa tarafım, izah edeyim: Bir işe en layık olan insanları bir yönetime aday gösterilir. Yalan ve dolan katmadan herkes yapmak istediklerini halka anlatır. Yönetime aday olanlara aynı zamanda eşit imkanlar sağlanır. Halkımıza doğru bilgiler verilir. Halkımız sandık başına gider, tercihini ortaya koyar. En çok oy alan yetki sahibi olur, yönetimi esnasında herkese adil davranır, oy veren ya da vermeyen herkese devletin imkânlarınj eşit şekilde vatandaşa sunar. Böyle bir yönetim biçimine hiç kimse karşı çıkmaz sanırım.

Hatta ben bir okulda çalışıyorum. Kendi müdürümüzü çalışan öğretmenler seçsin diyorum. Bir Fakültenin rektörünü öğretim görevlileri seçsin, YÖK ve Cumhurbaşkanı müdahale etmemesi gerekir diyenlerdenim. Dinimiz yola 2 kişiyle gitseniz bile aranızda biriniz yönetici olsun diyor. Ottak akıla müthiş derecede önem veren bir dinimiz var. Zira bütün akılları var eden Rabbimiz her birimize farklı farklı hasletler vermiştir. Bu farklı hasletlerden beslendiğimiz zaman çağdaş uygarlık seviyesine ulaşırız. Aksi halde geri kalırız.

Özellikle sol cenahta yer alan kanallara baktığımızda bazı proğramcılar ve yazarlar cumhuriyeti ve Atatürk'ü kendilerine siper ederek nasıl kafirlik ettiklerini görürsün. Ne imiş efendim " cumhuriyet ekmekmiş, suymuş, aldığımız nefes bile cumhuriyet sayesindeymiş, vatan toprakları cumhuriyet sayesinde kurtarılmış...vs" bu sözler şirk ve küfür kokuyor. Yüce Allah'ın vasıflarını, sıfatlarını getirip cumhuriyetin içine yerleştiriyorlar. Bizim rızkımızı veren, bizi var eden, yaşatan, öldürecek olan, sonra da diriltecek olan...Allah Teâlâ'dır. Var okulumuzu, nefesimizi rızkımızı, özgürlüğümüzü "cumhuriyete" bağlamak küftün ta kendisidir. Böyleleri ne demokrattır, ne de cumhuriyetçidir. Direk olarak islâm nizamına saldırmaya cesaret edemediklerinden bazı değerleri kutsayarak ve kendilerine siper yaparak düşmanlıklarını ortaya koyuyorlar. Kusura bakmayın, biz sizin bu tuzaklarınızı farkedecek dirayete ve irfana sahibiz çok şükür.

O yüzden bu necip millet sizin gibilere pirim vermemektedir, vermeyecektir. Aynı estrümanlarla milletin karşısına çıktıkça sonunuz hezimet olmaya devam edecektir.

Başkalarını suçlarken hep akla vurgu yapıyorsunuz. Ben de diyorum ki akıllarını kullanamıyanlar başkalarına hiç mi hiç akıl veremezler. Kendimizi düzeltelim, göreceksiniz ki dünya düzelecektir. Kalın sağlıcakla...

29.10.2023

M. Cemal TOMAR