Hayatı gibi, Memâtı da hayra vesile oldu

Kıymetli dostlarım, büyük âlim Mahmut Ustaosmanoğlu (k.s.) 23 Haziran 2022'de vefât etti ve bir gün sonra da defnedildi ; Cenâb-ı ALLAH (C.C.) râhmet ve mâğfiret eylesin ve mekânı Cennet olsun, âmin.

Cenâzesine iştirak edenlerin sayısı hakkında resmî bir açıklama yapılmadı amma, havadan çekilen görüntüleri izledik ; hakikaten muazzam bir teveccüh olmuş ; maşallah.

Defin işi hemen bir gün sonra değil de, birkaç gün sonra yapılmış olsa idi, bu kalabalık muhtemelen birkaç misli olacaktı. Çünkü yurt dışından da binlerce insan gelecekti. Fakat efdâl olan, cenâzenin fazla bekletilmemesi ve defin işinin hemen yapılmasıdır ; buna riâyet edilmiştir.

Tabii, bütün bunlar, ABD, İngiltere, İsrail, Fransa başta olmak üzere, bütün hasım ülkelerin istihbârât teşkilâtları tarafından, gayet dikkatli bir şekilde izlenmiş ve kaydedilmiştir. Bu ülkelerdeki siyâsî liderliklerin, bu görüntülerden ve görüntülerin tâhlilinin (analizinin) yapıldığı istihbârât raporlarından, hiç hoşlanmadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir asır önce, ne hayâller ile kurdukları seküler / lâik (İslâmsız ve İslâm'a karşı) "Türkiye Cumhuriyeti"nin - aslında Cumhuriyet değil, Muzcuriyet demek daha doğru olur ; "cumhursuz" ve "cumhura râğmen" cumhuriyet mi olur yahu ?! Kurulan şey, düpedüz "diktatörlük" idi ! Değilse, niye bu memlekette 27 sene seçim yapılmadı ? Meclis'in "milletvekillerini" (?!!!) kim seçti ?! - bugün gelmiş olduğu nokta, onlar için hakikaten tam bir hayâl kırıklığı ve hatta tam bir "hüsrân" ve "mâğlûbiyet"tir !

Merhûmun cenâzesine bu derece büyük bir iştirakın olacağını, muhtemelen içerdeki "işbirlikçi Daltonlar" da tâhmin etmiyorlardı.. Sosyal medyada, o cenâhtaki şaşkınlık ve hatta eziklik ve panik ve "mâğlûbiyet" hissi, bâriz şekilde belli oluyor.. "Bu kadar sarıklı / cüppeli ne ara yetişti ?" diye, ye's ve ümitsizlik tavrı ile soruyorlar..

Binâenaleyh, bu cenâzeye iştirak eden insanlarımız, çok büyük bir vazife ifâ etmiş oldular ve inanıyorum ki, çok büyük sevaplar kazandılar inşallah. Orada yaptıkları vazife ile, sâdece bir "cenâzeye iştirak" değil, aynı zamanda iç ve dış düşmanlarımıza karşı "mânevî dinamiklerimizin" hem kemiyet ve hem de keyfiyet açılarından, ne kadar güçlü ve "kararlı" olduğunu da isbat ettiler ; İslâm'ın izzet ve heybetini cümle âleme gösterdiler. Cenâb-ı ALLAH (C.C.) hepsinden de razı olsun, âmin.

Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Hükümetimizin büyük bir kısmının ve Diyânet İşleri Başkanımız'ın da bu cenâzede bulunmaları ve merhûmun tabutunu omuzlamaları, son derece isâbetli ve güzel olmuştur. Kahraman Reisimiz'in zaten "câmi cemaati" ile "canciger" olduğunu kimse inkâr edemez. Zaten bundan dolayı insanlarımız onu "bizden biri" olarak bağrına basıyor.. Merhûm şehid Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ın ve merhûm Başbakanımız Necmettin Erbakan'ın da asıl istinâdgâhları, "câmi cemaatleri" idi ; çok sevilirlerdi.. Cenâb-ı ALLAH (C.C.) bu iki yiğidimize de râhmet ve mâğfiret eylesin ve mekânları Cennet olsun, âmin.

Kıymetli dostlarım, bendeniz Bediüzzaman Said Nursî (râhmetullahi aleyh) hazretlerinin Nur Cemaatindenim. Fakat şunu ehemmiyetle tasrih ve tebârüz ettirmek isterim : Din-i Mübin-i İslâm için her kim ve hangi cemaat sa'y-ü gayret gösteriyor ise, başımın tâcıdır, başımın gözümün üstündedir, kalbimizdedir, gönlümüzdedir, dualarımızdadır. Binâenaleyh, bir cemaatin büyüğü vefât ettiği zaman, diger bütün cemaatlerin de cenâzeye iştirakleri, İslâm'ın izzetini ve haysiyetini ve heybetini ve azâmetini ve bilhassa "cihâda hep birlikte ve her ân hazır ve kararlı olunduğunu" isbat ve ilan açılarından, son derece mühimdir ve bu iş muhakkak sûrette böyle yapılmalıdır.

Yanlış anlaşılmasın lütfen ; merhûmun dünkü cenâzesine başka cemaatlerin iştirak etmediklerini iddiâ ve imâ etmiyorum kat'iyyen ; bu hususta hiçbir bilgim de yok. Fakat, bundan sonrası için bu hususa mutlak sûrette dikkat edilmesinde, çok büyük faydalar mülâhaza ediyorum ; bu iş kat'iyyen ihmâle gelmez.

Evet, cenâze işi "farz-ı kifâye"dir amma, böyle büyük ve "sembol" insanların vefatlarında "iri - diri - kuvvetli - azâmetli - cesûr - kararlı" bir görüntü vermek, kanaatimce "cihâd" mâhiyetindedir ; hem çok büyük bir vazife ve hem de çok büyük vecîbedir ve elbette ki, sevâbı da o derece büyüktür. Onun için, dünkü cenâzeye iştirak edenlerin, cenâzeyi teşyi sevâbı aldıkları gibi, aynı zamanda cihâd sevâbı aldıklarını da tâhmin ediyor ve inanıyorum ; Rabbimizin keremi sonsuzdur, kemter kulunu bu hüsn-ü zannında yanıltmaz inşallah.

Ülkemizde neredeyse bir asr'ı bulan sekülerleşme / laikleşme'ye mâtuf eğitim-öğretim sisteminin tesiri ile, "tasavvuf - târikat - şeyh - mürid - tekke - dergâh - zâviye" denildiği zaman, bir kısım insanlarımız tedirgin ve huzursuz oluyorlar maalesef.. İnsan, bilmediği şeyin düşmanıdır ; uzak durur. Bizlere bu mefhûmlar birer "öcü" olarak tanıtıldılar.. Halbuki mübârek ceddimiz Anadolu'yu, kılıç'tan önce kalem ve kelâm ve temsil ve tebliğ ile fethetmişler veya "fethe hazır" hâle getirmişlerdi.

Tasavvuf ve târikat, gönül işidir, kalp işidir, kıymetli dostlarım. Bu vadideki "zirve insanların" - Şâh-ı Nakşibend, İmam-ı Rabbanî, Abdülkadir-i Geylanî, Muhyiddin İbn Arabî, Cüneyd-i Bağdadî, Bayezid-i Bistamî, Mevlana Celaleddin-i Rumî...ilâ âhiri (k.s.) hazerâtı - hayatları okunduğu zaman görülecektir ki, onlar Kur'an ve Sünnet'i en güzel bir şekilde yaşamışlar ve temsil ve tebliğ etmişler ve öğretmişlerdir. Esâsen tekke - dergâh - zâviye denilen mekânlarda, Kur'an ve sünnetin hedeflediği "insan" yetiştiriliyordu..

Buralarda helâl - haram - kul hakkı - mübâh - müstehap - mekrûh - edep - âdâp - âr - hayâ - büyüklere hürmet, küçüklere şefkat ve merhâmet - ikrâm - sehâvet - cihad gibi "şeriâta müteâllik" hususlar öğretildiği gibi, Cenâb-ı ALLAH(C.C.)'ın rızasını kazanmaya matuf husûsî zikirler de öğretiliyor ve ve yapılıyordu ; işte işin bu kısmı da "târikat"tır, kıymetli dostlarım. Binâenaleyh, endişe edilecek, kafa karıştıracak, şüphe ile karşılanacak bir durum yoktur ortada.

Çocuklarımızın futbol ile, bilgisayar oyunları ile tik-tok'un beyin yıkamaları ile açık-saçık müzik klipleri ile vakit geçirmelerinden ve bir sürü günahlara girip, gönüllerinin kararmasından ise, böyle güzel ve uhrevî yerlere gitmelerinde, elbette ki hem dünyaları ve hem de âhiretleri açısından, sayılamayacak kadar çok faydalar ve hayırlar vardır.

Bir sır daha vereyim : "Stres içindeyim, bunalıyorum, kalbim sıkışıyor, dünya üzerime geliyor sanki, yalnızlık hissediyorum..." diyenler, câmilere, dergâhlara, tekkelere, zâviyelere gitsinler.. Hiç olmazsa bir kere gitsinler, oralardaki mânevî iklimi hiç olmazsa birkaç dakikalığına teneffüs etsinler, sekineti ve sükûneti hissetsinler... Oralardaki insanların simâlarının nasıl aydınlık, gönüllerinin nasıl şefkat ve merhâmet dolu ve nasıl hürmetli ve muhabbetli olduklarını görsünler. O "bir kere"den sonra, yine devam edeceklerdir inşallah.

............

Efendi hazretleri (k.s.) hayatında olduğu gibi, memâtında da çok hayırlara vesile oldu inşallah. Bütün TV'ler ondan ve İsmailağa Cemaati'nden bahsettiler ve bu konuda bilgileri ve haberleri olmayan insanlarımız da, onların varlığını ve "güzelliklerini" öğrenmiş oldular. Evet, boşuna söylemiyorum, "güzel insanlar" onlar.. 15 Temmuz 2016 Gecesi'nde ABD/CIA, "FETÖ Köpekleri"nin eliyle önce darbe, sonra da "TÜRKİYE'yi işgal"e teşebbüs ettiklerinde, meydanlarda bu sarıklı / şalvarlı / cüppeli yiğitleri de gördük. Bir kısım insanlarımız, maalesef seküler / laik eğitim sisteminin "beyin yıkama ameliyesinin" tesiri ile, böyle kıyâfetler giyenlerden pek hazzetmiyorlar amma, bu meseleye vicdan / insaf / adâlet ve bilhâssa da şeriât zâviyesinden bakarlar ise, ortada "endişe edilecek" bir durumun olmadığını..., ve hatta, bu insanların çok üstün haslet ve meziyetler ile mücehhez olduklarını göreceklerdir. İslâm'a "kökten düşman" olanlar için ise, söyleyecek sözümüz yok ; yolları açık olsun.

Son olarak, böyle büyük bir âlim'in vefâtı ve bu sebeple yüzbinlerce insanın cenâzeye iştirakı hakkında, bizim muhalefetin bir tâziyeyi bile çok görmesi, onların aslında Milletimiz'den ve Milletimizin kıymet hükümlerinden (değer yargılarından) ne kadar kopuk - uzak ve hatta "düşman" olduklarını isbât ediyor ! Seçimlere bir kaç ay kala cuma namazlarına ve türbelere gitmeleri ise, mütedeyyin vatandaşlarımızı aldatmaya mâtûf, tam bir riyâkârlıktır !

Merhûm Mahmut Ustaosmanoğlu'nun vefâtı, TÜRKİYE'de dinî dinamiklerin, aslında "zannedilenin çok üzerinde KUVVETLİ" olduğunu da göstermiştir. Tabii bu netice, bizim için büyük bir mânevî kuvvet ve istikbâlimize dâir ümit ve gayret olduğu gibi, iç ve dış şer ve küfür cephesi için de, dehşetli bir darbe ve moral bozukluğu ve mâğlûbiyet olmuştur ; elhâmdülillâh.

Başındaki sarık'tan dolayı "adam astıran"ların Cumhurbaşkanı olduğu bir TÜRKİYE'den, başında sarık olanın tabutunu hürmetle teşyi eden ve omuzlayan Cumhurbaşkanı'nın olduğu bir TÜRKİYE'ye gelmişiz ; az bir gelişme değildir, elhâmdülillâh diyelim.. Tabii, daha hedeflerimize ulaşamadık, kat'etmemiz gereken zorlu bir yol var ; amma, Cennet te "bedava" değil ; yılmayacağız, gayret göstereceğiz, saflarımızı sıkı tutacağız, birbirimize ve başımızdaki kıymetli insanlara sahip çıkacağız, Okçular Tepesini asla terketmeyeceğiz, icâbında malımızla / kanımızla ve hatta canımızla bedel ödeyeceğiz amma, nihâyetinde Rabbimiz bize zaferi müyesser kılacak inşallah.

Biz Rabbimizin Dinine sahip çıkarsak, O da bize sahip çıkar.

Selâm ve dua ile kıymetli dostlarım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.