İbrahim Halil ER

İbrahim Halil ER

Nevruz Nedir? Ne Değildir?

Bugün 21 Mart, aslında sıradan bir gün bu günü özel kılan aslında 
Ne bazı Türklerin ve Devletin anlattığı gibi ERGENEKON'dan çıkış günüdür
Ne bazı Kürtlerin inandığı Demirci Kawa'nın Dehhak'a karşı başlattığı özgürlük günüdür.
Ne de Şia'nın ve Alevilerin inandığı gibi Gadiri Hum günüdür veya onların inancına göre Mehdinin geleceği gündür.
Ne de İran'lıların takvimlerin ilk günü olmasıdır
Ne de Zerdüşt dinine göre yılın ilk gün olmasıdır.
Aslında nevroz bunların hiç birisi değildir. Sadece her millet nevruzu millileştirerek kendi milli bayramı haline getirmiştir ama aslında o hiç kimsenin malı değildir. Bütün bu efsanelerle ilintilendirilmesi sadece uydurmadır.

NEDİR NEVRUZ?
Farsça yeni gün anlamına gelen nevruz aslında yılbaşıdır. Yani kışın bittiği ve baharın geldiği ilk gündür. Tamamen bir tabiat olayıdır. Çünkü 21 Mart Ekinoks olup gece ve gündüzünün eşit olduğu ve ardından günlerin uzamaya başladığı süreçtir. Bahar bayramıdır. İnsanlar kıştan çıkıp bahara ulaşmadan dolayı kutlama yapmışlardır. 
Nevruz geleneğinin kuzey yarımküre asya milletleri arasında yaygın olması da bunu gösterir. Çünkü 21 Mart kuzey yarım kürede ilkbaharı gösterirken aynı tarihte güney yarım küre kışa hazırlanmaktadır. 
Tüm Asya ve Anadolu ilkçağ halkları baharın başladığı bu günü sadece bir tabiat olayı olarak kutlamış, zamanla buna bir çok felsefi anlamlar yüklenmiştir. Yani ölümden tekar dirilişe falan gibi...

MECUSİLİK -ZERDUŞTLUK- İLE ALAKASI NEDİR?
Aslında bu günün bunlarla bir alakası yoktur. Tamamen bir tabiat olayıdır. Fakat zerdüştler bunu takvimlerin başlangıcına almış, bir nevi yılbaşı haline getirmişlerdir. Bu nedenle zerdüştle alakası görülmektedir. Hatta İran'ın milli takvimin yılbaşısı da 21 Mart olduğu gibi Celali takviminin de başlangıcı odur ve 1984 yılına kadar da bizim mali yılbaşımız da 21 Mart'tı. 
Zerdüştler, bu takvimi kendi dinsel kimlikleriyle yeniden formel haline getirince tabiki dinsel simgelerini de olaya dahil etmekten kendilerini alamadılar ve 21 Mart kutlamalarına ateşin üzerinden atlama geleneğini de eklediler. Çünkü Zerdüşt inancında iyilik tanrızı Ahuramazda'yı ateş simgelemektedir. Ayrıca Ahuramazda'nın diğer adı olan Hürmüz'de bu 21 Mart gününü veya güneş yılının ilk günü olan 21 Mart günün adıdır. Dolayısıyla bu dine göre de kutsal bir gündür. Zerduştluk, Bahailik ve Yezidilikte aynı zamanda bayramdır.

BAHARIN BAŞLANGICI
Tarım toplumlarında ilkbahar önemli bir yer tutar. Bu toplumların tüm hareket ve eksenleri tarım çerçevesindedir. Dolayısıyla ilkbaharın ilk günü onları için büyük önem taşır.

DİPNOT
Eskiden nevruz ülkemizde yasaktı. Kürt bayramı diye tepki gösterilirdi. Her nevruz kan dökülür ortam gerilirdi. Sonra Türki Cumhuriyetlerle ilişki kurulunca Nevruz'un oradakilerin kültüründe de büyük bir yer kapladığı görüldü ve ardından Nevruz bir Türk günüymüş denilerek serbest bırakıldı (1995). 
Tüm İslam tarihinde Müslüman devletler bu günlerin kutlamasına izin verdikleri gibi alimler de bu konuda ses çıkarmamışlardır. 
Kaynaklar Hz. Muaviye döneminde Nevruz ve Mihrican gününün kutlandığını ve bu günde Farisilerin adeti olan hükümdara hediye verme geleneğinin sürdüğünü ve bu hediyelerin Emevi hükümdarlarına verildiğini, daha sonra da Abbasi hükümdarların aldığını belirtirler. Hatta hz. Muaviye döneminde toplanan bu hediyelerin (para) 10.000 dinar yükününe ulaştığı da belirtilir. Bundan dolayı da hiçbir sahabi ve tabiin aliminin yöneticileri kınamadığı da görülmüştür.

ŞERH
Şimdi nevruz olmasına rağmen kavga dövüş çıkmadığından ve serbest olduğundan farkında bile olmuyoruz. Bugün çok sakin bir nevruz günü yaşadık. Demek ki baskı olmayınca sorun da olmuyor. Kim nasıl inanır veya bu güne hangi anlamı yüklerse yüklesin önemli değil. Ama bilinen gerçek bugün ilkbaharın ilk günü ve ekinoks'tur. Ayrıca gerçek yılbaşı aslında 21 Mart'tır. Hristiyanların takvimindeki 1 Ocak gerçek bir yılbaşı olmayıp tam yılın ve kışın ortasıdır. Kışın ortası ve bir mevsimin ortası nasıl yılbaşı oluyor o da ayrı bir tartışma konusu. İnşallah onu da yılbaşında uzun uzun yazarız.

HAŞİYE
NEVRUZ VE İSLAM

Nevroz ile ilgili yazdığımız bu yazıyı farklı yönlere çekmeye çalışanlar veya okuduğunu anlamayan insanlar için işin bu boyutunu da açıklamak zorunluluk haline geldi. 
Hz. Enesin aktardığına göre, Hz. Peygamber Medine’ye geldiklerinde Medinelilerin eğlenip oynadıkları iki günlerinin olduğunu öğrendi. Bu günler “neyin nesidir” diye sordu. Medineliler de; “Biz cahiliyye devrinde bu günlerde eğlenirdik” dediler. Hz. Peygamber “Muhakkak Allah taala, size bugünlerin yerine daha iyilerini, Kurban ve Ramazan bayramlarını lütuf olarak verdi” buyurdu (en-NESEİ, 1981: 3-4, 265). Hadisin orjinalinde nevruz ve mihracen günleri ifadesi geçmemektedir. Fakat alimler bahsedilen bu iki günün bu günler olduğunu belirtmişlerdir. Halbuki Medine'de Mecusi veya İranlı yoktu. Bu durum, Arapların İran etkisinde kalıp bu iki günü aldığı şeklinde bizi düşündürmektedir. 
Yine Peygamber(s.a.v.) efendimiz şöyle buyurdular: “Kim bir topluluğa benzemeye çalışırsa, o kimse onlardan olur.”(Tirmizi ve Müslim) buradaki ilke başka toplumlara (özellikle gayri müslimlere) benzemeye çalışmamak üzerinde vurgu yapıldığı gibi, benzemeye çalışılan adet ve geleneklerin gayri islami olması veya onların dinlerinden gelen bir kültür olmasıdır. Bu duruma noel kutlamaları da girmektedir. 
Eski dönemlerde Müslümanların bu konudaki durumları kesindi. Çünkü daha farklı kültürler İslamlaşmamıştı. Ama İran ve Asya toplumları Müslümanlaşınca eski geleneklerini birden koparıp atamadılar. Bu geleneklerini İslam boyasıyla boyadılar. Mesela şiiler bu günü gadiri hum gunu, hz. Ali'nin Peygamberin omuzuna çıkarak Kabe'deki putları kırdığı gün ve Mehdi'nin geleceği gün şeklinde yeniden dizayn ettiler.

İSLAM ALİMLERİN TUTUMU
Alimlerin bu konudaki tutumlarını gruplandırmak gerekir fakat temel ilke şudur:
1. Bugündeki kutlamaları tamamen red edenler yukarıdaki hadise dayanarak red etmişlerdir. 
2. Red etmeyip suküt edenler ise artık bu toplumlar da Müslümna olduğundan bunu ateşperest bir anlayışla yapmayacaklarını düşündükleriden dolayıdır. 
3. Bu günü bir ibadet olarak değil sadece bahar bayramı olarak bir doğal olay olarak kutlayıp eğlence tertip eden avamlar olduğundan sukut etmişlerdir.
4. İran ve Hind toplumlarına yakın olup bu toplumların İslamlaşmamış olan kesilerine yakın olan alimler bu günlerin Müslümanlar tarafından da kutlanmasına kesinlikle karşı çıkmışlardır. 
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, (Mektûbat)ında buyuruyor ki:

“Hindûların bayram günlerine (ve ateşe tapanların Nevruz günlerine ve Hıristiyanların Noel gecelerine ve diğer paskalyalarına) hürmet etmek ve o zamanlarda onların âdetlerini onlar gibi yapmak asla Müslümana yakışmaz.”
5. Kesin olarak red eden İkinci kısım ise, İmam-ı Birgivi’nin Vasiyetname adlı eserinde şöyledir: “Kafirlerin kullandıkları ve yaptıkları haram olan ve küfür alameti bulunan şeyleri müslümanların yapmaları durumunda harama ve küfre düşüreceğidir.” Bunların haricinde:

“Ölüm ile tehdit, bir uzvu kesmek, malın tamamını telef etmek, hapis ve şidetli dayak gibi ciddi bir tehdit olamadan, o tür şeylerin kullanılması asla doğru olmayacağıdır. Bilmeyerek veya şaka olarak herkesi güldürmek için yapan küfre girer. Büyük Kostantin’in hırıtiyanlık dinine karıştırdığı Noel gecesini ve cemşid’in uydurduğu Nevruzu milli bayram olarak tanıtıyorlar. Müslümanlar bunlara aldanmamalıdır. Bilgisizlik özür değildir. Farzları ve haramları öğrenmek Allah’ın emridir. Bunları öğrenmeyeler ayrıca bu yüzden günaha girerler.” Menavi ve Camiüssağır’daki bir hadis-i şerifte Peygamber(s.a.v.)efendimiz şöyle buyurdular:

“İşlenen bir günahta alime bir misli, cahile iki misli yazılır.” diye haber verince Sahabeler sordular: “Ey Allah’ın Rasulü niçin böyledir?” Rasulullah onlara şöyle cevap verdi: “Günahı öğrenmemekte bir günahtır”
İmam Zehebî -Allah ona rahmet etsin-, "Teşebbuhu'l-Hasîs bi Ehli'l-Hamîs"; s: 46'da şöyle demiştir:

"Nevruz'a gelince, Mısır halkı, aşırıya giderek bu günü kutlamaktadırlar. Nevruz, Kıbtîlerin yılının ilk günü olup onlar bu günü bayram olarak kutlamaktadırlar. Müslümanlar da bu konuda onlara benzemektedirler." 
Mâliki âlimlerinden İbn-i Kâsim; "müslümanın, bir hristiyanın bayram gününde ona bir şey hediye etmesini çirkin görmüş ve bu davranışın, onun bayramını yücetmek, ona tazim göstermek ve onun küfrüne yardım etmek olarak görmüştür. Aynı şekilde bayramlarında kâfirlere benzemek câiz değildir. Onlara bu konuda benzeyen müslümana yardım edilmez, aksine böyle yapmasına engel olunur. Bu sebeple bir kimse, onların bayramlarında İslâm'a aykırı olarak bir dâvet yaparsa, onun bu dâvetine icâbet etmek gerekmez. Müslümanlardan bir kimse, diğer zamanlarda yapmış olduğu geleneğe aykırı olarak bu bayramda bir hediye verirse, özellikle de bu hediye, onlara benzemeye yardımcı olacak bir şey ise, onun hediyesi kabul edilmez. Tıpkı doğum günü partisinde mum ve benzeri şeylerin hediye edilmesi gibi.Bayramlarında kâfirlere benzeyen (müslümanların) cezâlandırılması gerekir."

6. Mutedil olup bu tür günlere değil işin mahiyetine bakan alimler de vardır ki biz de bu sınıfın görüşünü diakete alıyoruz. Bunlardan İbn-i Abidin; kafirlerin yaptıkları ve kullanmakta oldukları şeylerin iki kısım olduğunu bildiriyor:

“Birincisi her memleketin adet olarak yaptıkları şeylerdir. Bunlardan haram olmayan şeyleri yapmak ve kullanmak günah değildir. Pantolon, fes, ve çeşitli ayakkabı, masada yemek yemek, çatal ve kaşık kullanmak gibi. Örnek olarak Rasulullah (s.a.v.) efendimiz papazlara mahsus bir ayakkabıyı giymesidir.”

Kadı Han aslında ölçüyü çok güzel koymuştur. Kafire benzemek ve tazim etmek ile geleneksel bir şeyi kutlama veya sadece eğlenme konusunu açmıştır:

"Bir kimse, başka bir günde almadığı bir şeyi sadece Nevruz günü satın alır da onunla, kâfirlerin yücelttikleri ve tazim gösterdikleri gibi, bu günü yüceltmek ve ona tazim göstermek isterse, bu takdirde kâfir olur. Yok eğer yüceltmek ve ona tazim göstermek için değil de sadece eğlenmek için satın alırsa, bu takdirde kâfir olmaz. Eğer Nevruz günü bir insana bir şey hediye eder de bununla o günü yüceltmek ve ona tazim göstermek istemez, bunu sadece insanların bir geleneği olduğu için yaparsa, bu takdirde kâfir olmaz. Müslümanın, bu günden önce veya sonra yapmadığı bir şeyi, bu günde de yapmaması ve kâfirlere benzemekten kaçınması gerekir."

NEVROZ VE ALEVİLİK
Nevroza Alevi-Bektaşi kesimin daha yakın ilgisinin olduğu da görülmektedir. AKSOY’un derlediği bilgilere göre, nevruz Alevi ve Bektaşilerin bahar günüdür. Yüzyıllardır Alevilerin nevruzu Hz. Ali’nin doğum günü olarak kutladıkları bir gerçektir. Ayrıca üç gün yılbaşı orucu da tutulmaktadır. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde Alevi-Bektaşiler büyük şenlikler yaparlar, Silifke tahtacıları da Hz. Hüseyin’in doğum günü kabul ederler (Aksoy, 1997: 116), Görüldüğü gibi Alevi-Bektaşi anlayışta nevruz daha canlı tutulmaktadır. Özellikle de Hz. Ali ile irtibatlandırma gayreti içindedirler. Bunun sebebi olarak, Alevi-Bektaşilerin Sünnilere göre, nevruzun daha canlı yaşandığı İran Şiileri ile dini anlamda daha çok anlayış birlikteliği içinde olmaları gösterilebilir.
Şia'da nevruz ile ilgil gelenek ve ididalar da şunlardır: 1- Cebrail Peygamber sas bu günde nazil olmuştur. 2-Hz. Ali as Hz. Peygamber sas omuzuna çıkarak kabe üzerindeki putları kırması. 3-Gadir-i Hum da Peygamber sas Ali as Yerine tayin etmesi. 4-Yine bu gün de peygamberimiz Ali as Cinleri islama davet etmek için cinler vadisine göndermesi. 5-Ali as bu gün de haricilere karşı Zafer kazanması. 6-İmam Mehdi af zuhuru böylesi bir günde gerçekleşecektir. 7-İmam Mehdi af nevruz günü deccal'a karşı zafer kazanacaktır ve onu kufe şehrin de dara çekecektir. 8- Her nevruz geldiğin de biz zamanın İmamının zuhuruna ümitleniriz. zir o gün bizim ve şialarımızın günüdür.

NEVROZ VE KÜRTLER
Türkiye'de daha çok bir Kürt bayramı olarak ortaya çıkmış ve bundan dolayı devlet tarafından yasaklama yoluna gitmiştir.
Kürtler bu günü bir Mecusi dini günü olarak değil bir bağımsızlık günü olarak kutlamaktadırlar. 
Bugünde Demirci Kawa liderliğinde demir körüğüyle bağımsızlık meşalesi yakılmıştır. Bu nedenle Kürtler'in yaktığı ateş mecusi ateşi değil bağımsızlık ateşi olmuştur. Ateş dansı da bir mecusi ayini değil, bağımsızlık gösterisine dönüşmüştür. Ateş imgesinin anlamı da budur.

Dolayısıyla içine yüklenen anlam farklıdır.

NEVROZ VE TÜRKLER

Türkiye'de yıllarca yasaktı. Fakat Orta Asya Türkleriyle ilişki kurulunca, Türklerin bunu yüzyıllardır Ergenekondan çıkış günü olarak kutladıklarını görünce Türkiye'de Ergenekon bayramı olarak kabul edildi.
Yalnız ateş dansı burada da vardı. Çünkü ergenekondan çıkmak için dağdaki demirler eritilmilşti ve bundan dolayı ateş önemli bir imge olmuştu. Yani ateş üzerinde atla mecusilerde olduğu gibi bir tapınma değidi.

NEVRUZ VE YENİ YIL KUTLAMA GELENEĞİ
Yeni yılın ilk günü geleneğinin eski Mısır medeniyetinden kaynaklandığı ifade edilmektedir. Bu devirlerde yeni yılın ilk gününün güzün (eylül 21) kutlanıldığına işaret edilmektedir. Fakat aynı günün, Batı Anadolu’da MÖ. 5 yy’a kadar, gecenin en uzun günü olduğu günde (aralık 21 ) kutlandığı tespit edilmiştir.

İlk çağ Anadolu halkları da daha çok ilkbaharı (21 Mart) kutlamaktadırlar. Yani aslandı nevruz İran ve Mecusi geleneği olmasından çok önce de kutlanan evrensel bir gündir. Mecusiler bunu kendi dini simgeleriyle simgelemişlerdir.

NEVROZ VE YAHUDİLER

Yahudilerde ise yeni yılın ilk günü, sivil faaliyetler için güzün (ekim 1), dini faaliyetler için ise ilkyazda (mart 21) kutlanıyordu (Nadas, 1995: 18).

NEVROZ VE HRİSTİYANLIK

Hristiyanlardaki paskalya bayramı, eskiden kışın ölüp ilkyazda dirilen tabiat için yapılan bir bayram idi. İznik Konsilinde (325) Hristiyanların dini inancıyla birleştirilen bu gelenek Hz. İsa’nın ölüp dirildiği gün biçiminde dini bir bayram kimliğine dönüşmüş ve mart 21’i izleyen pazar günü olarak belirtilmiştir (Büyük Larousse, 1994: 14, 9210).

SONUÇ
Aslıda bu konuyla ilgili yazıyı çok uzatabiliriz. Ama burada yazıyı noktalayalım. Nevruz ve diğer tüm bayramlar (başka ulusların dini ve milli bayramları) bir dini bayram olarak kutlamak doğru değildir. Hele bunu dini bayram olarak kutlamak inanç açısından kişiyi zor durma düşürür. Ama geleneksel olarak gelen ve içinde dini bir değer olmayan, sadece eğlence olarak kutlanan günler için böyle diyemeyiz. Burada kişinin olaya yaklaşımı önemlidir. "Ameller niyetlere göredir" Bu günlerde küfrü simgeleyen sembolerin kulanması da sakıncalıdır. Ateş üzerinde atlamak gibi. Ama Kürtlerin bu günü Kawa'nın bağımsızlık günü veya Türklerin Ergenekon'dan çıkış günü diyerek milileştirip bir milli bayram olarak kutlamaları dini bir içerikten çıkarmıştır. Müslüman için doru tavır cahiliye adetlerini terk etmesidir. Ama işin caiziyet notası yukarda açıkladığım gibidir.

ŞERH
Peygamber, burada bize bir bakış açısı ve alternatif sunuyor. Başka milletlere özenmemiz yerine alternatifler üretmemizi tavsiye ediyor. Ayrıca o dönemde bu bayramları kutlayanlar, bunu dinsel bir inançla yapıyorlardı. İslam'ın bu tür günler için hükmü bellidir. O da bu tür günler (Nevruz, yılbaşı, anneler günü, babalar günü, gençlik ve spor günü, cumhuriyet bayramı) din olarak telakki edilirse caiz değildir. Fakat herhangi bir gün veya sadece eğlence (Şer'i ölçüler içinde) yapılırsa günah olmaz. Ama kafire benzemek için yapılırsa bu günahtır.
Demek ki günah olmasının ölçüsü :
Bir: Din olarak telakka etme,
İki: İbadet olarak telakki etmek, 
Üç: Kafire benzeme ve şirin gözükme,
Dört: Küfre mucip işler yapma

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.