Çiftçilerimize Gübre Desteği % 100 Artırılacakmış ; Tamam, Eyvallah.. Ya bizi "Zehirleyenler"e Verilen Cezalar ?...

Rasim DUMAN

Kıymetli dostlarım, bu öncelikle çiftçilerimiz için güzel bir gelişme olmakla berâber, neticesi itibâriyle, "tüketiciler" olarak, bize de müsbet tesiri olacaktır inşallah.

Tarım ve Orman Bakanımız'ın gayretli ve samimî çalışmaları, hakikaten göz dolduruyor ; Cenâb-ı ALLAH (C.C.) yardımcısı olsun. Zaten onun hizmetlerinin, milletimiz ve memleketimiz için çok faydalı olduğunu şuradan da anlayabiliriz ki, şer ve küfür cephesi, bu Bakanımız'a çok hücûm ediyor.. Şu halde bize düşen de, böyle kıymetli insanları, o "yıkım örgütlerine" yedirmemek ve sahip çıkmaktır.

Zaman zaman Tarım Bakanlığımız'ı ben de tenkid ediyorum amma, maksadımız kat'iyyen "bağcı dövmek" değil, "üzüm yemek"tir..

Tarım Bakanımız'ın, "gıda tâğşişi / gıda hileleri" meselesine bir "millî güvenlik / milletin bekası ve selâmeti" meselesi olarak bakmasını istirhâm ediyorum.

Bu mesele, göründüğünden ve zannedildiğinden çok çok fazla ehemmiyet arzediyor. Daha önce de birkaç defa yazdım amma, üzerinde ne kadar durulsa, azdır.

Gıda tâğşişi / hilesi'nin, karşımızdaki şer ve küfür cephesi tarafından, organize bir şekilde yapıldığının dikkate alınması lâzımdır. İnsanlarımızın ve elbette çocuklarımızın ve torunlarımızın ve bütün istikbâlimizin tehdit altına alındığını herkesin görmesi lâzımdır.

Bugün ülkemizdeki sağlık tesisleri ve sağlık personeli sayısı ve verilen hizmetin kalitesi, hakikaten dünya standartlarının çok üzerindedir ; bununla elbette iftihâr ediyoruz. Keza, SGK Hizmetleri de öyle.. Lakin, yine bakıyoruz ki, hastanelerimiz hastalar ile dolup taşıyor.. Bunun sebeplerinin çok incelikli ve dikkatli bir şekilde araştırılması lâzımdır.

Bu kadar fazla sayıda insanın "hasta olması" NORMAL DEĞİLDİR...!

Bu noktada, yediğimiz - içtiğimiz şeylerin, sağlığımızı bozduğunu düşünmemiz lâzımdır.

İşte burada Tarım Bakanlığımız'a büyük bir vazife düşüyor. Sebze-meyve-bakliyât cinsi gıda maddelerinin ekiminden, gübrelenmelerine, ilaçlanmalarına, hasatlarına ve paketlenmelerine varıncaya kadar kullanılan her ne var ise, - ambalaj malzemeleri dâhil olmak üzere - bütün safhaları kontrol edilmelidir.

Keza, büyük ve küçükbaş hayvan etleri, tavuk ve balık etleri, süt ve süt ürünleri de bütün safhaları ile incelenmelidir.

Aynı şekilde, "raf ömürleri uzun olsun" diye, bu gıdalara katılan "koruyucu katkı maddelerinin", ne derece "mâsûm" ( ??? ) oldukları iyice araştırılmalı ve bunların kullanılmalarında, sağlığımız açısından bir beis yok ise, efkâr-ı umûmiye (kamuoyu) bu konuda aydınlatılmalıdır. Zirâ bu husûsta insanların çoğunun kafasında istifhâm oluşmuş vaziyettedir.

İcap ediyor ise, kontrol labaratuvarlarının ve buralarda istihdâm edilecek personelin sayıları da artırılmalıdır.

Çocukluğumdan hatırlıyorum ; bir tavuğun "kesilebilecek büyüklüğe" ulaşması için, en az 6 ay geçmesi gerekirdi. Ve tencereye attığımız zaman da, 3 saat kadar pişme müddeti olurdu.
Şimdi marketlerde satılan "çiftlik tavukları", yumurtadan çıktıktan sonra, iki ay içinde "kesilebilecek büyüklüğe" ulaşıyor ve 45 dakika içinde de pişiyor..

Bu vaziyet, "hayatın tabii seyrine aykırı"dır, efendiler !

Bu hayvanlara her ne yediriliyor ise, bunun "normal / zararsız" olduğunu bana kimse söyleyemez, söylese de, inanmam !

Besbelli ki, gayr-ı tabii, yani "hormonlu" gıdalar veriliyor bu hayvanlara.. Sâdece tavuklara değil elbette ; her hayvana "fennî yem" ismi altında, bu "şişirici / obezite edici" şeyler yediriliyor. Ve elbette, onlardan da, bize geçiyor...!

Bütün bunların, "zararlı şeyler" olduğunu kabul etmeyen kimse yok... Amma, bu meselede "birşeyler yapması gerekenler", niyeyse hiç üstlerine alınmıyorlar !...

Yani bunlara da mı "Tâyyip baksın", efendiler ?!!!
..................
Amma, bu meselenin, sadece Tarım Bakanlığımız'ın alacağı tedbirler ile halledilebilmesi mümkün değildir ; Ticâret Bakanlığımız'ı, Adâlet Bakanlığımız'ı ve hatta İçişleri ve Millî Eğitim Bakanlıklarımız'ı alâkadar eden veçheleri de vardır.

Bu gıda tâğşişi / hilesi sebebiyle, bugüne kadar Devletimiz'in bütçesinden ve insanlarımızın cüzdanlarından harcanan paranın, teröre karşı verdiğimiz mücâdelede harcadıklarımızdan, katbekat fazla olduğu kanaatindeyim.

Ve bu "gıda teröristleri", diger teröristlerden çok daha fazla zarar veriyorlar !

Onun için zaten, meseleye bir "organize suç / beka meselesi" olarak bakılması gerektiğini söylüyorum..
Hatta, "söylemiyorum ; gücümün ve nefesimin yettiği kadar ve hançerem yırtılırcasına HAYKIRIYORUM, FERYÂD EDİYORUM !..."

Meseleyi tesbit ve teşhis etmek yetmiyor ; verilecek idârî ve adlî cezaların, hakiki mânâda "caydırıcı" seviyede olması lâzımdır. Öyle üç-beş bin lira (hatta, çok zaman bu kadar bile değil. Ki, zaten bu suçu işleyenler için bu miktardaki cezalar, çerez parası bile değil !) ve en fazla üç-beş gün işyeri kapatma cezaları, kat'iyyen caydırıcı olmuyor. Bu suçları irtikâp edenlere, aynen kaçakçılık yapanlar gibi "mal müsâderesi" ve "hapis cezası" verilmekle berâber, en az 20 sene "ticâret'ten men" ve "başka hiçbir ticârî faaliyete ortak olamama" ve "devlet ihâlelerine katılmaktan men" cezaları verilsin bakalım, bir daha kim, böyle bir ahlâksızlığa / alçaklığa tevessül ve teşebbüs edebilecek ?!...

Burada en mühim hususlardan birisi ve hatta "BİRİNCİSİ", "âdil" ve teknik yönden yeterli bir "teftiş / denetim mekanizması"dır. Mahâllindeki teknik elemanların yaptıkları teftiş / denetimler, başka vilâyetlerden görevlendirilecek olan "âni denetim / teftiş elemanları" tarafından da teyid ve tâsdik edilmelidir. Ancak, ikinci heyet ile ilk heyet arasında hiçbir muhâbere olmamalı ve ikinci heyete vazifeleri, teftiş/denetim mahâlline ulaştıktan sonra bildirilmelidir.

İlk ve ikinci Teftiş / Denetim heyetlerinin raporlarında farklılık olması hâlinde, yine bir başka vilâyet'ten, üçüncü bir heyet görevlendirilmeli ve bu heyetin raporu esas alınmalıdır.

Bu teftiş/denetim mekanizmasının işlemesinde en dikkat edilecek husus ise, heyetlerin hiçbirisinin, digeri ile irtibâtının bulunmaması olacaktır. Bunu temin için de, heyetlerin vazife yerleri ve vazifelerinin mâhiyet ve niteliğinin, kendilerine "son ân'a kadar bildirilmemesi" gerekir.

Muhterem Tarım ve Orman Bakanımız'ın, ve bu mesele ile alâkadar diger Bakanlarımız'ın, meselenin ehemmiyeti ile mütenâsip olarak, üzerlerine düşen vazifeyi yapacaklarını ümit ve temenni ve istirhâm ediyorum.
.............
Selâm ve dua ile kıymetli dostlarım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.