DERT MESELESİ
Derdi olan okur, derdi olan araştırır, derdi olan konuşur, derdi olan sazı eline alır, derdi olan kaleme sarılır bir şeyler yazar.
O dert ki bir sevdaya dönüşebilir. Derti sevdaya dönüştürenler güzel yazar, güzel çalar, güzel okur, içten ve dokunaklı okur.
Derdini sevdaya dönüştürenler, dertlinin derdini dinler, dertliyi anlar ve dertlinin derdine derman olur.
Güzel ve duygulu şiirler yazan ünlü ve milli şairlerimizin ortak özelliğiydi bir davaya ram olmak. Vatan ve millet aşkıyla yanıp tutuşmak, kendi derdinden çok din kardeşinin derdiyle hemhâl olmak onların vazgeçilmez özelliklerindendi.
Derdin yoksa, derdini sevdaya dönüştürmediysen, varana, millete karşı içinde bir sevgi belirtisi yoksa kusura bakma senden bir şey olmaz. İki satır yazı, iki mısra şiir yazamazsın. Yazsan ne olacak ki? Ruhu olmayan bir kimse şiirine, şarkısına, sözüne ruh verebilir mi? İçinde varsa o dışa yansır. Dışa yansıtmaya çalışmasan bile seni anlayan anlıyor.
Gerçekte içinde olmayan güzel duyguları var gibi göstermeye çalışmaya "yapmacıkık" denir ki, muhatapların bir kısmı bunu hemen farkediyor zaten. Farkedemeyenler kaybedenlerdir.
Çok bilmekten ziyade önemli meseleleri inancımız gereği kendimize dert edinirsek eğer; o zaman dilimizden cümleler, kalemimizden mısralar- satırlar, sesimizden güzel nameler, sazımızın telinden muhteşem ezgilerin dökülmesi hiç de zor değil.
Gerçekten ulvi konularda dertli isek, kendimizi o yala adamış isek, hayatın bütün zorluklarına rağmen çetrefilli yollara revan olur, neticeye varmak için aşkla ve şefkle mücadelemizi sürdürürüz. "Sefer bizden zafer Allah Teâlâ'dandır" deriz.
Dert etmeyen derman bulamaz. Bir şeyi dertlenmek demek, aslında o şeye kıymet vermek demektir. Kıymet vermediğin bir şeyi neden dert edesin ki?
Duygulu Vatan Şiirleri yazan vatan şairleri mutlaka vatan sevgisiyle dolup dalmışlardır. İstiklâl Marşımızın yazarı Mehmet Akif ERSOY'un bağımsız bir devletin önemini çok iyi kavramasından, bağımsızlık mücadelesinin zorluklarını iyi analiz etmesindenden ve bunların yanında bütün bu konuları önemseyip öncelemesi ve dert etmesinden edindiği ulvi ruhla İstiklâl Marşı'nı yazabilmiştir diyebiliriz. Bahsettiğim ruh hali olmazsa bir insanda bir marş yazması mümkün değildir.
Dava adamı aynı zamanda dert adamıdır. Güttüğü davanın hizmetkârı olabilmek; o davanın derinliğine vakıf olmak, sağlam bir inanca sahip olmak ve bütün bunların yanında davayla dertlenmek gerekir. O zaman iyi bir dava adamısın demektir. Zaten o davanın delisi-dertlisi olunca gerektiğinde malını, canını seve seve vermeye hazırırsın demektir. Bir ayet-i kerime de Cenab-ı Hak;
: O halde dünya hayatını verip âhireti almak isteyen samimi mü’minler Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya gâlip gelirse, biz ona pek yakında büyük bir mükâfat vereceğiz. Nisa 74. Buyurmaktadır.
Tevbe Suresi 111. Ayet-i Kerime'de Cenab-ı Hak; "Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp, öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını Tevrat, İncil ve Kuran'da söz verilmiş bir hak olarak cennete karşılık satın almıştır. Verdiği sözü Allah'tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alışverişe sevinin; bu büyük başarıdır".Buyurmaktadır. Aşk,şevk, dert insanı bir yerlere götürüyor. Ya cennete, ya da cehenneme, iki yoldan biri... Bizim irademize verilmiş. Büyük fedakârlıklar, büyük dokunuşlar, ulvi yollarda çile ve ızdırap çekmekle mümkündür. Hiç kimse eli cebinde gezerek başarıya ulaşmamıştır. Aydınlığa her daim karanlıktan çıkılmıştır. Gecenin en karanlık olduğu an, aydınlığın beyda olacağı anın bir önceki anıdır. Dertli olmak aslında bir şeyler yapabilme arzusunun tezahürüdür.
Gerçek müslüman hep bağrı dertle yanıp tutuşmaktadır. Kâmil bir müslüman bugünki dünya konjoktüründe dertsizim diyemez. Müslüman kardeşinin derdini dert edinmeyen bir müslüman imanını sorgulasın. Dünya müslümanları birbirlerinin derdiyle ilgilendelerdi bugün dünyada kaos olmazdı. Filistin'deki, Doğu Türkistan'daki, Suriye'deki....kardeşlerimiz kâfirlerin zulmü altında inim inim inlemezlerdi. Komşusunun açlığını dert eden bir müslüman karnı tok yatamaz.
Bu meseleler ancak şuurlu Müslüman olmakla anlaşılır ve aşılır. Aklını kullanabilenler ancak şuurlu Müslüman olabilir. Aklını tarikatların, ağaların, paşaların, partilerin, zenginlerin, patronların, baronların, hocaların mahiyetine verenlerin şuurlu olmaları, hakikata varmaları mümkün değildir. Selâm ve Dua ile...
12.04.2024