KADER KONUSU

İbrahim Halil ER

Kader ayrı kadercilik ayrıdır.

Kader yaratıcının ezeli bilgisiyle herşeyi bilmesidir.

Kadercilik ise insanın iradesini yok saymadır.

Halbuki insana cüzi irade, seçme ve tercih etme hakkı verilmiştir. İnsana özgür irade verilmiş ve bu konuda Allah zorlayıcı davranmamıştır.

Kendi dinini bile yayan Resule insanları zorlamamasını tavsiye etmiştir.

Sonuçta bizim imtihanımız tercihlerimizle alakalıdır.

Sebepler Dünyası

Tasavvufta bu dünyaya alemi esbab (sebeler dünyası) denir. Yani her şey sebep sonuç ilişkisi içinde cereyan eder. Biz buna sünnetullah da diyoruz. (laikler de buna doğa kanunu - fizik kuralları diyorlar)

Allah bizlere sebepleri araştımamızı söyler.

Hz. Ömer devesini bağlamayan bir bedeviye neden böyle yaptığını sorduğunda

"Ben Allah'a tevekkül ediyorum" sözüne

"Sen deveni bağla, ondan sonra tevekkül et" diyerek sebeplere göre hareket etmemizi tavsiye etmiştir.

ÜÇ NİMET

Allah'ın insana verdiği en büyük nimet "özgür iradedir."

İkinci nimet ise bu iradesini nasıl kullanacağını anlaması için "aklı" vermesidir.

Üçüncü nimet ise bütün bunları idrak etmesi için "kalbi" vermesidir.

KADERDEN KAÇIŞ

Müslümanlar Suriye'yi kuşattıklarında burada veba salgını vardır.

Sahabeler buraya girme konusunda ihtilaf ederler.

Hz. Ömer kuşatmayı kaldırmalarını ister.

Ebu Ubeyde bin Cerrah Ona

"Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?" diye eleştirir.

o da

"Evet! Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyorum."

diye cevap verir.

TAKDİRİ İLAHİ VE SORUMLULUK ALANLARIMIZ

Yani tedbirimizi alacağız. Ama sonunda takdir neyse o olur.

İnsanların anlamadığı takdirdir. Kader ile birbirine karıştırılıyor.

Takdiri İlahi, bize verilen süre ve karşımıza çıkacak olan imtihanlardır.

İnsanlar, mal eksikliği, bela, musibet ve ölümle imtihan edilir.

"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele." (bakara 155)

Biz bu imtihanlarda bize verilen özgür iradeyle karşılık veririz.

Verdiğimiz bu karşılık bizim amelimizi ve sorumluluğumuzu oluşturur.

Verdiğimiz kararlar bizim sorumluluğumuzdur. Bundan hesaba çekiliriz.

TEVEKKÜL KADERCİLİK MİDİR?

Kadercilikle karıştırlan bir diğer kavramımız da tevekküldür.

Bir çok insan ve sufi tevekkül yaptığını sanarak aslında kadercilik yapmaktadır.

Tevekkül, hz. ömer'in de belirttiği gibi deveni bağladıktan sonra Allah'a teslim olmaktır.

Çiftçinin ürün elde etmek için tohumu serpmesi ve diğer işlemleri yapması onun iradesidir. Tohumu attıktan sonra ürünün iyi olması ve hava şartlarının uygun olmasını beklemesi de tevekküldür.

Yani sebepleri yerine getireceğiz ve ondan sonra işi Allah'a bırakacağız.

Sebepleri yerine getirmeden bırakmak kaderciliktir ve o yanlış bir anlayıştır.

"Bir kere azm ettin mi artık Allah'a tevekkül et" (aliimran 159) Yani karar verme bize ait. Ama karar verdikten sonra Allah'a sığınıp olayın güzel bitmesi için ona yöneleceğiz.

Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. (3/160)

TASAVVUF KADERCİLİĞİ Mİ SAVUNUR?

Cahil sufi ve meşayihler, farkına varmadan kaderci bir tasavvufu savunmaktadırlar.

Halbuki tasavvuf kaderciliğe karşıdır. Zaten tasavvufun kendisi kişinin kendisini değiştirme mücadelesidir. Bu bile aslında özgür irade ile ilgilidir.

Yıllarca bize tasavvuf kadercidir diyerek bir anlamda tasavvufu buraya hepsetmek istediler.

Halbuki tüm meşayihler mücadalecidir. Cihat etmişlerdir. İslam'ın anadoluda yayılması dervişler ve alperenler kanalıyla olmuştur.

Tasavvuftaki sabrın yanlış anlaşıması sonucu kadercilikle itham edilmektedir.

Sabır aslında pasif bir direniştir. Mücadele edilecek ve bu mücadele sonucunda oluşan ezaya sıkıntıya dayanılacaktır sabır...

DUA KADERİ DEĞİŞTİRİR Mİ?

Bazı insanlar kaderde varsa duanın etkili olmayacağını savunurlar.

Bu yanlıştır. Bunu söyleyenler İslam'ı anlamamıştır.

Çünkü

"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele." (bakara 155)

bu ayette de gördüğümüz gibi bela ve musibetler bizim için birer imtihandır. Biz dua ederek yakararak bize imtihan olacak bu belaların def edilmesini sağlarız.

Aynı şekilde sadaka da bela ve musibeti def eder. Çünkü bütün bunlar bir imtihan iken biz Allah'a samimiyetle yöneldiğimizden ödüllendiriliriz.

ÜLKEMİZDE KADER ANLAYIŞI

Ülkemizdeki kader anlayışı malesef ehli sünnet kader anlayışı değildir

Ülkemizdeki kader anlayışı Cebriyeciliktir.

Yıllarca cebriye anlayışı bize hocalarımız tarafından ehli sünnet anlayışı diye verildi.

Cebriye anlayışı kadercidir. Cüzi iradeyi inkar eder.

Ehli sünnet ise özgür iradeyi ve dolayısıla kulun sorumluluğunu kabul eder.

İnsanlarımızın bu yanlış kader anlayışı düzeltilmediçe biz ümmet olarak gelişemeyiz.

Kanaatimce bu anlayışın yayılmasında emperyalistlerin etkisi olmuştur. Böylece kendilerine isyan etmeyen ve herşeyden Allah'ı sorumlu tutan, kendi sorumluluğunu inkar eden, caresizliğini takva sanan bir insan yığını oluşacaktı.

Kader çeresizlik değildir. Kader inancımızı sahihlememiz lazım.

SABIR KADERCİLİK MİDİR?

Biz sabrı hep boyun eğme ve miskinlik olarak düşünmekteyiz. Belki de birileri böyle düşünmemizi sağladılar. Bu şekilde düşünmeyi takva olarak görmekteyiz.

Halbuki sabır, bir mücadele biçimidir. Bir pasif direniştir.

Sabır, mücadele yolunda meşakkat ve sıkıntılara katlanmaktır. Mücadele sonucunda gelecek ezalara dayanmaktır.

Asır suresinde sabır sıralamada nerde geçiyor bir bakın:

Andolsun ki insanlar hüsrandadır. Ancak;

1. İman edenler

2. Salih amel işleyenler

3. Hakkı tavsiye edenler

4. Sabrı tavsiye edenler

Dikkat ederseniz en sonunda, yani mücadelenin sonunda oluşan eza veya mücadele yolunda yaşanan sıkıntılara karşı birbirimize sabrı tavsiye edeceğiz. Birbirimize moral vereceğiz. Katlanacağız.

Kavramlarımızın içini boşaltıp kendi fikirleriyle doldurdular.

Kelimeler bizim varlık sebebimiz. Kelimelere sahip çıkalım.

Alem bile iki harften oldu (kaf ve nun)

Birbirimize sabrı tavsiye edelim. Pasifliği, tembelliği değil..

KAVRAMLARIMIZI DOĞRU KULLANALIM

Kavramlarımızın içini boşaltıp kendi fikirleriyle doldurdular.

Kelimeler bizim varlık sebebimiz. Kelimelere sahip çıkalım.

Alem bile iki harften oluştu. (kaf ve nun)

"Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı «Ol» demekten ibarettir. Hemen oluverir." (yasin 82)

bazı şeyler takdiri ilahidir. yani ezelde takdir edilmiştir.

bazı şeyler ise imtihandır

her şeyin adalet üzerine olması gerekmiyor, çünkü burada imtihan var.

ayrıca onun adalet anlayışıyla bizimkisi çok farklı

sabır, şükür ve dua ile hem imtihan başarılı sonuçlanır ve hem de gelebilecek daha zorlu sorulara karşı önlem alınır, ya da o imtihanlar gelmeden dua kalkanıyla yok edilir

şükür var iken değil

aslında sufiler yok iken şükür yapar

çünkü köpekler de bulduğunda yer, bulamadığında sabr eder

sofiler ise bulamadığında şükreder

bulduğunda dağıdır

şunu unutuyoruz

biz buraya imtihana geldik

zevk ve eğlenceye gelmedik

dolayısıyla tüm saldırılar bir imtihan

buna da sabır, şükür, tevekkül dua gibi kalkanlarla ve zırhlarla baş ederiz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.