Nedendir bilemiyorum. Herhangi bir olumsuzluk gördüğümüz veya duyduğumuz zaman, hiç üzerimize alınmıyor, öz eleştiri yapmıyor, bu olumsuzluktan kendimize bir ders çıkarmıyoruz. Suçu, hatayı, günahı hep dışımızdaki insanlara yükleyip "acaba bunda bizim de dahlimiz var mı?" hiç düşünmüyor, tefekkür etmiyoruz!...
Halbuki, hepimiz aynı gemideyiz, aynı toplumun içinde yaşıyoruz ve tüm bu olumsuzlukların yaşandığı toplumun bizler de ayrılmaz bir parçasıyız. Çevremizdeki insanları, yaptıklarından dolayı ayıplarken kırk defa düşünmemiz gerekir.
En kolay iş; böyle durumlarda insanları hemen suçlamak, ayıplamak ve işin içinden sıyrılmaktır. Peki bu doğru mu? Ayıpladığımız şey, ya bir gün bizim de başımıza gelirse?! İşlenen bu suçlardan ya kıyamette biz de sorumlu tutulursak?! Halimiz nice olur!...
***
Şair Hafız Şirazi bu hususu bakınız ne güzel dile getiriyor:
(Önce metnin orijinal Farsçasını, sonra Türkçe okunuşunu, sonra da açıklamalı yorumunu sunuyorum.)
عیب رندان مكن ای زاهد پاكیزە سرشت
كە گناه دگران بر تو نخواند نوشت
من اگر نیكم و گر بد تو برو خود را باش
هر كس آن درود عاقبت كار كە كشت
'Ayb-ı rindân me-kon ey zâhid-i pâkîze-sirişt'
Ki günâh-ı digerân ber-tu ne-hâhend nivişt
Men eger nîkem u ger bed tu be-rev hod-râ bâş
Herkesî ân direved ʽâkıbet-i kâr ki kişt
Ey temiz yaradılışlı zahit, rintleri ayıplama;
Kimsenin günahı sana yazılmaz, korkma!
Ben iyi olayım yahut kötü, sen kendi yolunda ol daima;
Hasat mevsiminde herkes ektiğini biçer, unutulur sanma!
***
Hafız Şirazi'nin bu Rubaisinde Kur'an ayetlerine de telmih var. Zira, herkes kendi hesabından sorguya çekilecek, kimse kimsenin günahını yüklenmeyecektir. Dünyada herkes kendi amel defterini kendisi doldurmaktadır. Bu dünyada ne ekerse, ahirette onu biçecektir.
Bu gerçekler ortada iken, bizler önce burada kendi ektiklerimizin ne olduğuna bakmalı, ahirette güzel ürünler toplamak istiyorsak onları buradan göndermeye odaklanmalıyız. Başkalarının eksiğiyle, kusuruyla, hatasıyla, günahıyla ilgilenip meşgul olmak, akıllı bir müminin yapacağı iş değildir!