Kur'an'ın "Mübîn" Olması Ne Demek?

Doc.Dr. Yasin PİŞGİN

Bilindiği üzere Allah pek çok ayette Kur'an'ın "mübîn" bir kitap olduğunu ifade ediyor. Modern ve post modern yaklaşımlar bu ayetleri; Kur'an'ın lafzının manaya delaletinin kat'i olduğu; dolayısıyla da sünnet de dâhil olmak üzere hiç bir harici kaynağı gerektirmediği şeklinde yorumluyorlar.

Sözü uzatmadan söyleyiverelim: Kur'an'ın "mübin" olması demek; onun, kaynak, icaz, amaç ve değer bakımından Allah kelamı olduğu besbelli bir kitap olması demektir. Yoksa onun "mübeyyin"; yani harici bir beyanı gerektirmeksizin bütün konuları bizzat kendisinin beyan etmesi demek değildir.

Özellikle bazı yaklaşımların "mübin" ifadesini "mübeyyin" kelimesiyle açıklamaları ve böylece Kur'an'ın bir gazete küpürü gibi okunup anlaşılabileceğini iddia etmeleri etimolojik bir illüzyondur.

"Kitâb-ı Mübîn" demek "Kitâb-ı Mübeyyin" demek değildir.

Başka bir deyişle Kur’ân; Hz. Peygamber’in beyanını gerektiren bir yapıya sahiptir. Bu gerçek Kur’ân’da şöyle ifade edilmektedir: بِبِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ “(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’ân'ı indirdik.” (Nahl, 16/44.)

Âyette geçen “لِتُبَيِّنَ” fiilinin öznesi Hz. Peygamber’dir. Nesnesi ise “مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ” “insanlara indirilen şey”dir ki; o da Kur’ân’dır. Âyetin iç bütünlüğüne göre; açıklanan şeyle, açıklayan şeyin birbirinin aynı olmaması gerekir. Aynı olduğu takdirde; izahı gerektiren bir şeyi, bizzat kendisiyle açıklamış oluruz ki, bu apaçık bir çelişkidir.

Bu sebeple bazı müfessirler, Kur’ân’ı açıklaması için Hz. Peygamber’e indirilen ve âyette “الذِّكْر” “zikir” olarak ifade edilen şeyin onun, vahyi açıklamasını sağlayan bir “ilim” olduğunu söylemişlerdir. Bu ilim Hz. Peygamber’e kitapla beraber verilen “hikmet” yani “sünnet-i seniyye”dir. Bu yönüyle sünnet, Kur’ân’ın anlaşılmasına hizmet eden ilimlerin başında gelir. Hz. Peygamber’in; “Bana Kur’ân’la birlikte onun bir benzeri de verildi” (Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 6) hadisiyle kastettiği de yukarıdaki âyette geçen “zikir”dir.

Âyetin sonunda “zikir”in indiriliş amacıyla ilgili olarak “وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ” “umulur ki, düşünürler” şeklindeki ifade de bir bakıma insanın vahyi ve var oluşunun amacını anlama konusunda sağlıklı tefekkürünün, Hz. Peygamber’e verilen bu ilimle; yani sünnet-i seniyye ile sıkı sıkıya bağlantılı olduğunu göstermektedir.

Yani;

Kalbine Kur'an indirilen Hz. Peygamber'in beyanı olmaksızın Kur'an'ı anlama ve açıklama yükünün altına giren her akıl; sağlıklı tefekkürün en önemli kıstasını zayi ettiği için Kur'an'a göre daha ilk kertede maluldür.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.