MANEVİYATA YATIRIM YAPMAK
Madde ve mana bir kuşun iki kanatı gibidir. Kanatlardan biri hasar görürse ya da kırılırsa kuş uçamayacağı gibi, madde ve mana da ikisi bir arada olmalıdır. Madde ve mana doğru orantılı geliştirilmelidir. Bu realiteyi tesis etmeyen toplumların batması haktır. O yüzden maddi yatırımlara yatırım yapıldığı gibi maneviyata da sürekli yatırım yapılmalıdır.
Günümüzde maddi yatırımlar ayyuka çıkarken manevi yatırımlar dibe vurmuş durumdadır. O yüzdendir ki maddeyi paylaşma noktasında ülkeler arasında sürekli harpler sürüp gelmektedir. Tarih boyunca harpler aralıksız devam etmiştir/etmektedir. Ahlâksız bir toplum yetiştirirseniz namusu kaybedersiniz, kavimci bir millet oluşturur ve silâh gücünü de onların eline verirseniz, Dünya'nın çeşitli yerlerini ve Ortadoğu'yu kan gölüne çevirirler. Son çeyrek asırda, Suriye,Irak, Gazze-Filistin, Doğu Türkistan, Libya, Libnan, Yemen, Sudan ve Somali'nin hali ortadadır. Madde ve silah zengini ülkeler zayıf ülkeleri ezmekte, bombalamakta, maddi kaynaklarını ellerinden almakta, hayatı kendilerine zindan etmektedir. Küçük İsrail bile yılda 60 milyar dolar silaha yatırım yapmaktadır. Türkiye'nin 4 misli fazladır. Amerika ise, 850 milyar dolar yılda silaha yatırım yapmaktadır. Bütün dünya ülkelerinin silaha yaptıkları yatırımı toplasanız Amerika kadar etmez.
. Manevi yatırım yapmak için inanç şarttır. Ahiret inancının önemi burada öne çıkmaktadır. Yapılan her iyiliğin karşılığı ahirette misli olarak insanın karşısına çıkacağı inancı inanananları iyiliğe sevkeder. Yapılan her kötülüğün hesabı verilecektir inancı, insanı kötülükten alıkoyar. Ahiret inancı olmayan bir adam, neden iyilik yapsın, menfaati gereği kötülük yapması da o zaman doğal olur.
Bir doktora iyi para veremezsen iyi ameliyat yapmaz, bir mühendise dolgun maaş vermezsen işini aksatması, projelerini yanlış çizmesi, sınıfa giren öğretmenin aldığı maaş nispetinde ders vermesini nasıl izah edebiliriz? Hastahanede, hastasıyla ilgilenmeyen doktorun özel muayen hanesinde hastasını baş tacı etmesinin izahı nedir? Haksız davayı haklı dava gibi savunan bir avukat, suçladığı kişi onu avukat olarak tutsaydı tersini yapacaktı değil mi? Oysa ki memleketimizin en zeki insanları, doktorlar, hukukçular, mühendisler kabul edilmektedir. Zekiliklerine ve mesleki bilgilerine diğeceğimiz hiç bir şey yoktur. Saygı duymaktan başka. Ama yukarda izah etmeye çalıştıklarım da doğru şeylerdir. Bu olayların izahı yapılmalıdır. Zira toplum yaralanıyor, madur ediliyor, diyet ödeme durumuna düşüyor.
Bunun gerçek izahı, manevi iklimden uzak bir nesil yetiştirirsek olacağı budur. "Önce ahlâk ve maneviyet' sloganı boşuna atılmış bir slogan değildir. Bütün meslek grublarına ahlâk ve maneviyat dersi sonuna kadar verilmelidir. İmam olacaksan İmam Hatibe git anlayışı lâik kafaların öteden beri söyleyegeldikleri sloganlarıdır. Onlar ahlâk ve maneviyatın önemini henüs idrak edememişlerdir.
Nerede bir düzensizlik varsa, bir yanlışlık zuhur etmişse, bir haksızlık beyda olmuşsa orada temelinde maneviyatsızlığın olmayışı yatmaktadır.
Gerçek islâm ahlakını kuşananlar, ahiret inancıyla barışık olanlar, yaptıklarının kiramen katibin melekleri tarafından kayıt altına alındığına inananlar, zerre misali kötülük ve iyiliğin ahirette karşılığı olacağını içselleştirenlerin bile bile hata yapma olsasılıkları sıfıra yakındır. MANEVİYATA yatırım yapmakla neticede, melekleşen insan tipinin oluşumu sağlanmış olur. Sadece maddeye önem veren bir bir anlayıştan, materyalist toplumlardan, ancak canavar insan çıkar. Batı toplumlarını görüyoruz. İsrail'i görüyoruz. Kudurmuşlar. Maddi güçlerini kullanarak masum halkın üzerine habire bomba yağdırıyorlar. Manevi iklim oralarda esseydi elbette böyle olmazdı.
. Giriş paragrafında belirttiğim gibi, madde ve mana beraber yürümelidir. Madem ki her şey çift yaratılmış, madem ki insan "şerefi mahluktur, madem ki insan ruh ve bedenden müteşekkildir, öyle ise maddeye verilen kıymet oranında manaya da verilmelidir. Manevi kalkınma hakiki islâm ile olur. Kur'an ve Sünnetle olur. Telelleşmiş, şirketleşmiş,mevcut iktidarların borazanlığını yapan, kime hizmet ettikleri belli olmayan, siyasi rüzgâra göre yelken açan bir takım cemaatlerin ya da tarikatların manevi iklimiyle yetişecek nesillerden hayır gelmez. Türkiyemizde onlarca tarikat var. Bu tarikatların kökleri hesapta sahabiler dönenime kadar uzanmaktadır. Oldukça taraftarları da vardır. Tarikat ve cemaatlerin ulu azamları maddeden de çok büyük servete sahibtirler. Milyonlar onlara aynı zamanda biat etmiştir. Hiç bir tarikat ya da cemaatı, dünyada müslümanlara yapılan zulüm karşısında; " Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem, Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam" sloganıyla müritleriyle beraber zalim toplulukları kınadıklarını gördünüz mü? Bol bol kavli dualar yaparak, halka sabır ve şükür tavsiye ederek adeta zalimlerin zulmüne fırsat veriyorlar. Zira kavli duadan önce fiili dua gelir. O yüzden İslâmî ve manevi ahlâkı doğrudan kaynaklarından öğrenilmelidir. Bu konuda ehil hocalardan ders alınmalıdır. Yakın zamanda siyasi ve manevi önderimiz merhum prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın uygulamalarından ve tavsiyelerinden istifade edilmelidir diye düşünüyorum. M. Akif ERSOY'un şu sözleriyle satırlarımı noktalamak isterim.
Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhâmı, Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı. Selâm ve Dua ile...
14.04.2024
M.Cemal TOMAR