Papa 27 Kasım'da geldi, bugün (30 Kasım 2025) gitti.
Papa'nın niçin geldiğine, "gizli gündeminin aslında ne olduğuna", tatbik olunan teşrifât kaidelerine (protokol kuralları), icrâ edilen merâsimlere dâir bir hayli şey yazıldı ve söylendi..
Yazılıp söylenenlerin büyük bir kısmı, dezenformasyon / ajitasyon / hedef saptırma / yanıltma maksatlarına mâtuf idi..
Papa'nın ziyâretinin zâhirdeki sebebi, İznik'te M.S. 325 senesinde yapılan konsil'in 1700. Sene-i devriyesini kutlamak idi..
Fakat arka planda muhtemelen bazı siyâsi maksatlar da vardı ve Devletimizin başındaki kıymetli insanlar da, bu maksatları önceden teşhis etmişler ki, bunlara gayet güzel cevaplar verilerek, vaziyet avantaja çevrildi.
Papa gittikten sonra şu hususlar gayet bâriz bir şekilde ortaya çıktı :
1. Memleketimizde yaşayan insanların ciddi bir kısmı, maalesef Laik / Kamalist zehirlerin tesiri altındalar, hiçbir İslâmi bilgileri yok ; bunları neredeyse tamâmen "kaybetmişiz"...
Gene de Rabbimiz'den bunlar için hidayet diliyorum.
2. İnsanlarımızın büyük bir kısmı, kâfi seviyede İslâmi / târihi / siyâsi bilgiye ve altyapıya sahip olmadıkları için, "ilim-irfan sahibi olduklarını zannettikleri insanların" bu meselede "ne diyeceklerine" baktılar.
3. Bu "ağızlarına bakılan insanların" da büyük bir kısmının - bendeniz de dâhil olmak üzere - tefsir, siyer, hadis, akaid, fıkıh gibi "ana islami ilimler" hususunda "bir hayli noksan oldugumuz" ortaya çıktı.
Evet, itiraf edelim ki, "ilâhi meselesinde" bile, ne diyeceğimizi şaşırdık..
Gerçi bu meselede, "haberleri ve merâsimleri kesintisiz olarak izleyememiş olmamın", doğru ve isâbetli degerlendirme yapmamı mümkün kılmadığını ifâde etmek isterim.
Tam ve tâfsilâtlı bilgiye sahip olmadıgım bir haber ile alâkalı olarak paylaşım yapınca da, başkalarını kınadıgım şey, benim başıma geldi :
"Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmak"...
İlâveten, o hususta degerlendirme yapmak için, çok sağlam akaid ve fıkıh bilgisine sahip olmak icap ediyordu..
Nitekim, bu meselelerde ilim-irfan sahibi kıymetli insanlar, hemen itirazlarını ve ikazlarını yaptılar ; ben de o paylaşımımı kaldırdım. Cenâb-ı ALLAH (CELLE CELÂLUHU VE CELLE ŞÂNUHU) cümlesinden razı olsun, âmin.
Netice olarak şunu arzetmek isterim :
* Papa'nın TÜRKİYE'yi ziyâreti, siyâsi açıdan bizim için bir kazanç olmuştur. Birbuçuk milyarlık Katolik Dünyasında TÜRKİYE'ye müsbet (olumlu) bakış'a ve itibâr'a vesile olmuştur.
* Dünya siyâsetinin 1. Ligi'nde TÜRKİYE'nin "tâyin edici" rolü ve eşsiz stratejik pozisyonu bir defa daha tescil edilmiştir.
* Binâenaleyh TÜRKIYE'nin, "dostluğuna ihtiyaç hissedilen" ve "dostluğu ile cesâretlenilen" bir Devlet olduğu da, hem psikolojik ve hem de siyâsi olarak kabul görmüştür.
* Papa'nın hususan Gazze meselesinde, Itsrail'i desteklemiyor olması, takdire şâyândır ve İtsrail için de büyük bir psikolojik ve siyâsi kayıptır.
* Papa'nın bu ziyâretinin, bugün için şâhsen benim teşhis ve fehm'edemediğim başka müsbet ve / veya menfi veçheleri var ise, bunlar da önümüzdeki aylarda ortaya cıkacaktır.
* Bizim şimdi yapmamız icâbeden şey, "hikmet-i hükümet" ve "maslâhât" icâbı yapılmış olmaları ihtimâli bulunan şeylerle alâkalı olarak, Hükümetimizi "icabından / haddinden fazla" tenkid etmekten vazgeçip, noksanımız olan ilmi bilgileri tâhsil ve tedris etmek olmalıdır. Bunu da en başta kendim için söylüyorum.
* Çok mühim iki husus ta şudur :
1. Fâsıkların verdiği haberlere hemen inanmamak,
2. Bizi alâkadâr etmeyen şeylerin peşine düşmemek..
Selâm ve dua ile kıymetli dostlarım.