Sömürgecilik Tarihi’nin eğitimde yer alması, güçlü toplumlar tarafından sömürülmekten korunmanın en etkili yollarından biridir. Toplumlar bu konudaki duyarlılığa doğal olarak genellikle ya sömürülme süreci içinde ya da hemen sonrasında ulaşırlar. Sömürülmeye maruz kalan toplumlar ise bu gerçeği çoğu zaman geç fark etmektedirler.
Toplumların duyarlılık geliştirmesine neden olan başlıca etkenler:
• Küresel eşitsizliklerin fark edilmesi
• Akademi ve entelektüel çevrelerin bilinçlenmesi
• Kültürel canlanma ve aidiyet arayışının filizlenmesi
• Sömürge geçmişi ve ardından gelen bağımsızlık süreçleri
• Diğer bölgelerdeki çatışmalar ve güncel sömürü örnekleri
Her ülkenin bu konuya eğitimde ne ölçüde yer verdiği; kendi tarihsel geçmişine, siyasal rejimine ve toplumsal-kültürel yapısına göre değişmektedir.
Türkiye’de Sömürgecilik Tarihi Eğitimi
Yükseköğretimde:
Türkiye’de yaklaşık 130 üniversitede tarih bölümü bulunmakta, bunların yarısından fazlası aktif olarak lisans öğrencisi almaktadır. Ancak bu bölümlerde “Sömürgecilik Tarihi” başlığıyla açılan dersler son derece sınırlıdır. Sadece yaklaşık 15 üniversitede bu ders seçmeli olarak okutulmakta ve zorunlu müfredata ise hiçbir üniversitede dâhil edilmemektedir. Ders içeriğinde genellikle Avrupa’nın 15. yüzyılda başlayan keşifler çağı sonrasındaki sömürgeci yayılmaları, Afrika, Asya ve Amerika'nın sömürgeleştirilmesi, sömürge yönetimleri, ekonomik ve kültürel tahakküm, misyonerlik faaliyetleri ve yerel halklar üzerindeki etkiler ele alınır. Ayrıca 19. ve 20. yüzyıldaki emperyal rekabetler, dekolonizasyon süreçleri, bağımsızlık hareketleri ve post-kolonyal düşünce gibi başlıklar da işlenmektedir. Ancak bu anlatımlar büyük ölçüde Batı merkezlidir. Rusya’nın Türk toplulukları üzerindeki baskıcı sömürge politikalarına ve Çin’in Türkistan’daki uygulamalarına ise müfredatta ya hiç yer verilmemekte ya da son derece yüzeysel biçimde değinildiği düşünülmektedir.
Ortaöğretimde:
MEB müfredatında doğrudan “Sömürgecilik Tarihi” dersi bulunmamakta, konu genellikle Avrupa tarihinin bir parçası olarak 10. ve 11. sınıf tarih derslerinin alt başlıklarında birkaç cümleyle geçmektedir. Kitaplarda çoğu kere bu konular Avrupa’nın ülkelerinin gelişmesi kavramı altında anlatılmaktadır. Emperyalizm kavramı 20. yüzyıl siyasi olayları içinde kısaca tanıtılır.
Türkiye’de “Sömürgecilik Tarihi” hem ortaöğretim düzeyinde hem de üniversitelerde akademik olarak yeterince işlenmemektedir;
Osmanlı’nın Batı tipi bir sömürgecilik pratiğine sahip olmaması,
batı merkezli tarih anlatılarının hâkimiyeti,
emperyalizmi eleştirmenin hassas bir konu olarak görülmesi,
bu alanda uzman akademisyen ve nitelikli akademik çalışma sayısının azlığı,
derslerin çoğunlukla seçmeli oluşu ve öğrenci ilgisini çekecek akademik canlılığın eksikliği
gibi nedenlerle sömürgecilik, ya yüzeysel biçimde geçiştirilmektedir ya da Avrupa tarihinin bir alt başlığı olarak dar bir çerçevede ele alınmaktadır.
Ve keza Osmanlı’nın Balkanlar, Arap coğrafyası ve Kafkasya’daki varlığının batı sömürgeciliğinden farklı yönleri, hakikatte hak ve adaletin tesisi ülküsü için çalışıldığı detaylı incelenmemekte, modern kapitalizmin borçlandırıcı ve ekonomik bağımlılık oluşturan yeni sömürgeci biçimleri ise henüz müfredatlara girmemektedir.
Başlıca bu gibi nedenlerle Türkiye’de “Sömürgecilik Tarihi” akademik ilgi bakımından hâlâ gelişmemiş bir alandır. Ancak son yıllarda küresel adalet arayışlarının, postkolonyal teorilerin ve İslam coğrafyasındaki uyanışların etkisiyle bu alana yönelik ilgi yavaş yavaş artmaktadır.
Türkiye İçin İhtiyaç:
Sömürgecilik Tarihi, üniversite Tarih Bölümlerinde zorunlu ders olarak da verilmelidir.
Konuda Lisansüstü düzeyde araştırmalar teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
Ortaöğretim müfredatında “Emperyalizm”, “Sömürgecilik”, “Yeni-Sömürgecilik” kavramları gibi konu başlıkları konulmalıdır.
Bu konunun eğitimde yer almaması; özellikle genç nesillerin eleştirel düşünmesini ciddi biçimde engellemektedir.