Türkiye'nin Otomobili TOGG, Ne Kadar "Yerli ve Millî"..?

Rasim DUMAN

Kıymetli dostlarım, ülkemizde kendilerini, bütün hayırlı ve güzel gelişmelere ve teşebbüslere karşı "ne gerek var / olmasın / yapılmasın / bulunmasın / üretilmesin / istemezük !" moduna ayarlamış - ve hatta, rabt'etmiş (kuvvetli bir sekilde bağlamış) - bir "azılı ve azgın" gürûh var. Bunların kimi siyâsetçi, kimi işadamı, kimi sanatçı, kimi aktivist-STK gönüllüsü, kimi gazeteci -televizyoncu...görünümünde. Aslında, milletimizin nezdinde, işe yarar bir sıkletleri (ağırlıkları / karşılıklari / itibârları) yok amma, sesleri çok çıkıyor ve meselelerin mâhiyet ve muhteviyâtına, künhüne ve derûnuna (hakikatine ve arka planına) vâkıf olmayan insanlarımızın kafalarını karıştırıyor, zihinlerini bulandırıyor ve Hükümetimizin yaptığı ve bütün dünyanın gıbta ettiği, en güzel ve en mükemmel icraatlar hakkında bile, şüphe ve istifhâm ve hatta, endişe ve tepki hissetmelerine sebep oluyorlar.

Nükleer santraller, YİD (Yap İşlet Devret) Modeli ile yapılan işler, Tank Palet Fabrikası, buğday ithâl edilmesi, ( öyle ya, tarımda o kadar ileri ve iddiâlı olan bir TÜRKİYE, dışardan niçin buğday ithâl eder...? İşte bu fesat gürûhu, işin aslını bilmeyen vatandaşlarımızı, buradan aldatıyorlar ; burada hemen çok kısa arzedeyim : Ürettiğimiz buğday, iç tüketim için kâfi geliyor ve senelik baz'da 2 Milyon ton da fazla üretimimiz var. Lakin, makarna, büskivi gibi unlu mâmül üreten fabrikalarımızın kapasiteleri için yeterli olmuyor. Bu durumda, dışardan buğday ithâl edip, makarna ve büskivi yapıyor ve satıyoruz. İthâl ettiğimiz buğday için 1 milyar Dolar veriyor isek, ihrâç ettiğimiz makarna ve buğdaydan da, 3 Milyar Dolar kazanıyoruz. Bu rakamlar, gerçek istatistik değildir ; sâdece, meselenin iyi anlaşılması için yaptığım bir teşbih'tir ) ... gibi konular, ( ki, bunların hepsi hakkında da, gerçek mâhiyetlerine dâir, tâfsilâtlı paylaşımlar yapmıştım ; sayfamda geriye doğru gidilirse, görülecektir ) bu azgın ve azılı gürûh'un, bilhâssa son zamanlarda en çok istismâr ettikleri ve en çok fitne ve fesat yaydıkları konulardır. Bunlara, son zamanlarda "TÜRKİYE'NİN ELEKTRİKLİ OTOMOBİLİ - TOGG"u da ilâve ettiklerini görüyoruz.

Kymetli dostlarım, bir otomobilin, uçağın, geminin...yerli ve millî olmasının en büyük ve "vazgeçilemez" şartı, onun bütün tasarım, yazılım, sınâî mülkiyet haklarının, onu yapan ülkeye âit olmasıdır. Meselâ Mercedes Almanya'nın, Citroen Fransa'nın, Fiat İtalya'nın "yerli ve milli" otomobilleridir ; bu hakikati, bizdeki "çarşı-herşeye karşı" gürûhu, elbette bilir ; amma, o ülkelerin, bu otomobilleri yaparken, dışardan yedek parça ithâl ettiklerini, gayet ustalıkla ve sinsîce gözden kaçırırlar, gizlerler.

Kıymetli dostlarım, TÜRKİYE'nin otomotiv yedek parçası ihrâcatına dâir internette bir araştırma yaptım, sâdece 2015 senesine ait bilgiye ulaştım. Burada bu vesile ile Hükümetimiz'e de bir hatırlatma yapmak isterim : Yapılan güzel icraatlarınızı ve eserlerinizi, sâdece kendi resmî sayfanızda yayınlamakla iktifâ etmeyiniz efendim. İnsanlar bilgi'ye, en kolay ve en hızlı bir şekilde, genel internet sayfalarından ve sosyal medya mecralarından ulaşıyorlar ; sizler asıl buraları "boş" bırakmayınız. Nitekim, sizlerin boş bıraktığınız yerleri, o azgın azınlık, "yalan ve iftirâlar" ile dolduruyorlar..!

Evet, yaptığım araştırmada, TÜRKİYE'nin 2015 senesine ait otomotiv yedek parça ihrâcatı, 3,8 Milyar Dolar. Bu rakamın, içinde bulunduğumuz 2020 senesi icin, 5 Milyar Doları aşması kuvvetle muhtemeldir. Peki biz bu ihrâcatı kime yapıyoruz ? Başta Almanya, Italya, Fransa, Ingiltere, ABD... olmak üzere, Dünyanın birçok ülkesine yapıyoruz. Yani Mercedes'te, Fiat'ta, Citroen'de...TÜRKİYE'nin sattığı yedek parçalar da kullanılıyor. Şimdi bizim yedek parcalarımız kullanılıyor diye, o otomobillerin o ülkeler açısından "yerlilik ve millîliklerine" bir hâlel geliyor mu ? Meselâ Almanya'da " Mercedes otomobilimizde Türk yedek parçası kullanılıyor, o hâlde Mercedes yerli ve millî degil" diyen, bir tek insan çıkıyor mu..?

Yahu bırakınız otomobili, biz ABD'nin yere göğee sığdıramadığı 5. Nesil F-35 savaş uçaklarında kullanılan 1000'den fazla yedek parca, elektronik devre kartları, bilgisayar arayüzleri, hidrolik sistemler, iniş takımları, motor parçaları ve hatta, bu ucağın komple "ön-orta gövdesi"ni imâl ve ihrâç ediyoruz ; bu iş'ten de, külliyetli miktarda ve "döviz cinsinden" para kazanıyoruz. Şimdi bu uçaklarda bizim malzemelerimizin kullanılıyor olması, ABD'nin ve LOCKHEED Şirketinin bu uçaklar üzerindeki "mülkiyet haklarına" zerre kadar zarar veriyor mu ? Böyle bir soru, bir ABD'liye sorulsa, cevap vermeden önce, "bu adamın aklî melekeleri yerinde mi acaba, yoksa zır-câhil mi..?" diye, muhatabına şaşkınlıkla ve dikkatle bakar.

Kıymetli dostlarım, hiç kimse en ufak bir tereddüde ve şüpheye kapılmasın, TOGG Elektrikli otomobilimizin bütün yazılımı, tasarımı, fikrî ve sınâî mülkiyeti ve hakları, TÜRKİYE'ye âittir ve bu veçhesi ile de "YERLİ ve MİLLÎ"dir.

Bu otomobilimizin tasarımı ve yazılımı 5 senelik yoğun bir calışmadan sonra tekemmül ettirilmiştir, prototiplerin testleri yapılmıştır, fabrikası el'ân inşâ ediliyor ve programa göre de, 2022'nin sonlarından itibâren, seri imâlâtına başlanacaktır. Şu anda da bütün TÜRKİYE'de, bu otomobilin şarj istasyonlarının altyapısı hazırlanıyor.

TOGG Elektrikli otomobilimizde kullanılacak yerli malzeme nisbeti, ilk imâlât safhasında % 51 olacak ; bilâhâre bu nisbet her sene biraz daha yükseltilerek, % 100 olacak inşallah. Meselâ daha birkaç gün önce paylaştım ; Farasis isimli bir ÇİN Şirketi ile, Li-İyon bataryaların TÜRKİYE'de ortak imâlâtı konusunda anlaşmaya varıldı.

Kıymetli dostlarım, siyâsetci, sanatçı, gazeteci, TV'ci, aktivist, STK'cı...v.s. görünümündeki azgın azınlık "BOŞ TENEKE GÜRÛHU"nun, dışardan beslemeli ve, besleyenlerin "tasmalısı" olduklarını hepimiz biliyoruz. Amma, bizim bilmemiz yetmez ; bunların yalan ve iftirâları ile kafası karışan insanlarımıza, sabırla, azimle, gayretle, bu meselelerin hakikî mâhiyetlerini anlatacağız, meydanı boş bırakmayacağız. "Bir benim gayretimle ne olur ki ?" demeyelim ; bu iş bizim üzerimize hem vâzife, hem de "vecîbe"dir. Unutmayalım, Nemrut, İbrahim Aleyhisselâm'ı ateşe atınca, o devâsâ ateşi söndürmek için, karıncalar bile, o küçücük kancalarında "bir hâbbecik" su taşıdılar. Kendilerine, "o bir hâbbecik su ile bu koca ateş söner mi ?" diye sorulunca, "biz, bize verilen vâzifeyi yapıyoruz" diye cevap verdiler. Yapılan iş te, verilen cevâp ta MUHTEŞEM... Bir karInca kadar da olmayalım mı?

Bizlerin, mâalesef çok zaman ihmâl ettiğimiz ve ıskaladığımız bir FARZ var : "Emr-i bi'l mâ'rûf ve nehy-i âni'l münker"..., yâni insanları "doğru"ya dâvet etmek, doğru'nun yapılmasına calışmak ; "yanlış"ın yapılmasına da mâni olmak ve sakındırmaktır. Âhirette en zorlu imtihânlarımızdan birisi de, bu husus olacaktır ; Rabbim cümlemizin yardımcısı olsun inşallah.

Cenab-ı ALLAH(C.C.), bizim hayâllerimizin gerçeğe çevrilmesinde emeği olan, başta kahraman Reisimiz / Cumhurbaşkanımız Recep Tâyyip Erdoğan olmak üzere, herkesten râzı olsun, muvaffak ve muzaffer kılsın inşallah.

Kıymetli dostlarım, karşımızdaki azgın azınlığın en fazla istismâr ettiği ve benim de yukarda zikrettiğim hususlarda, gene paylaşımlar yapacağım inşallah. Zirâ, "et'tekrâr-u âhsen, velev kâne yüzseksen" diye, bir guzel sözümüz var.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.