Prof. Dr. Zeki BAYRAKTAR

Prof. Dr. Zeki BAYRAKTAR

BALIK BAŞTAN KOKAR

-Selde tatil, depremde kayak, karda balık-.

İstanbul 24 Ocak Pazartesi akşamı kar nedeniyle kilitlenmişken, Ekrem İmamoğlu’nun tam da o saatlerde boğazda [İngiliz elçi ile birlikte eşli olarak] balık yediği ortaya çıktı. Önce yapılan itirazlar nedeniyle ben de bu resmin montaj veya eskiye ait olduğunu düşündüm. Çünkü taraftarları çok şiddetli bir şekilde reddettiler/yalanladılar. CHP milletvekilleri, hatta yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Seyit Torun, hepsi bu görüntüleri yalanladı, Ak trollerin iftirası vs dediler. Ama artık kamera-video çağında yaşıyoruz. Balık lokantasının yakınındaki dükkanlarda yer alan kameralardan İmamoğlu’nun bu yemeğe gittiği ortaya çıktı. Baktılar ki yalanlamak mümkün olamıyor, kabul ettiler, nitekim İmamoğlu dün akşam saatlerinde ‘’1 saatlik yemek molama laf ediyorlar’’ şeklinde bir twit attı, yani kabullendi.

.Tabi bu durum İmamoğlu’nun taraftarlarını sıkıntıya sürükledi, çünkü o kadar aşırı bir savunu/reddiye yapmışlardı ki ofsayta düştüler. Mesela eski CHP milletvekili -gazeteci- Barış Yarkadaş şöyle demişti twitinde; ‘’Hiç utanma kalmadı! Yaz aylarında çekildiği her halinden belli olan bir fotoğrafı paylaşıyor ve ‘’İmamoğlu kar yağarken restoranda keyf çatıyordu’’ diye yazıyorlar. Restoran sahibi ‘’Kar varken erken kapattık’’ diyor. Yine de yalana devam ediyorlar. İşimiz gerecekten sor…’’ [bu arada paylaşılan resmin kış ayına ait olduğu ortadaki kocaman sobadan ve görüntüdeki montlardan bariz bir şekilde belli oluyodur ama Yarkadaş sadece kısa kollu bir çalışana bakarak böyle okudu resmi, çünkü kimse bu davranışı savunamazdı].

.Yine Con Sinov diye biri [kim bu bilmiyorum] şöyle bir twit atmıştı; ‘’Dünyanın en tembel ve işe yaramaz yöneticisi bile göstere göstere gelen, şehri felç edeceği malum bir fırtına esansında balıkçıya gidip milletin gözü önünde yemek yiyecek kadar avanak olamaz. İmamoğlu’nun bu kadar büyük bir aptallık yapacağına ihtimal verenlere şaşıyorum doğrusu.’’

.E şimdi ne yapsın bu arkadaş? Çünkü İmamoğlu’na aptal ve avanak demiş oldu. Gerçi şimdi de ‘’ben böyle bir zamanda rakı içmez demek istemiştim’’ falan diyor ama iş işten geçti tabi.

.

İşin aslına gelirsek, sorun İmamoğlu’nun balık yemesi vs değil, İstanbul’a ve sorunlarına yaklaşımıdır. İBB başkanı olan bir insanın fiziken de ruhen de kendisini bu şehre adaması gerekir. Hatta zaman zaman [özellikle de böylesi afet dönemlerinde] insan üstü bir gayret göstermesi gerekir. Çünkü İstanbul bunu gerektiren bir megakent. Sen bu gayreti gösterirsen, eksik kalsan bile halk seni anlayışla karşılar. Ama İmamoğlu ne yapıyor? Sel olunca tatile, deprem olunca kayağa, kar yağınca balığa gidiyor [selde tatil, depremde kayak, karda balık]. Oysa ne diyordu seçilmeden önce? ‘’İstanbul’un 1 saniye bile kaybedecek vakti yok’’ diyordu değil mi?

.

Bir de diyor ki 1 saatlik yemek molama laf ediyorlar. İyi de bu yemek molasını sen pekala AKOM’da verebilirdin, çünkü orası büyük bir tesis, bunu yapmadın ki, ne yaptın? Kağıthane’den kalkıp Sarıyer’e, 1 saat mesafedeki Rumeli kavağına gittin. Hem de bu karda, kışta, belediyenin kar küreme araçları ile gideceğin yolları açtırarak, gidiş-dönüş ve yemek kaç saat? [kaynaklar yemeğin de 1 saat değil 3 saat civarında sürdüğünü söylüyorlar ama öyle olmasa bile gidiş dönüş ve yemek öyle olur zaten].

.

Şimdi bu yemek inkar edilemiyor ama İngiliz büyükelçi ve eşi ile birlikte yenen bu yemeğin 1 ay önce planlandığı söyleniyor. Elçi ile ne görüşüldü bilemiyoruz ama başkana göre herhalde İstanbul’un kar ve afet sorunundan daha önemli bir konu vardı ki erteleme yapılmamış [bu arada İYİ parti İstanbul il başkanı B.Kavuncu da aynı gün İngiltere’nin İstanbul başkonsolosu ile görüşmüş, bunu duyuran da konsolosun kendisi, yani hızlı bir trafik var ama bakalım ne olacak?].

.

Yani sorun İmamoğlu’nun boğazda balık yemesi değil, böyle bir afet anında -adeta cepheyi terk ederek- yemesi ve savunurken de takındığı tavırlar, olaylara yaklaşımı vs. Bakın mesela aşağıda iki afet zamanında iki başkanın açıklaması var, aradaki farka dikkat edelim;

.

Kadir Topbaş [7 Ocak 2017, AKOM]: ‘’2009’dan bu yana en yoğun kar yağışı olarak gözlemledik, yer yer 120 santimi bulan kalınlıkta bazı bölgelerde kar yoğunluğu oluştu. Ve bu karla mücadele konusunda 7000 civarında personelimiz ve 1340 aracımız yoğun bir çalışma yaptı, 50 bin ton tuz döküldü ve 370 ton solüsyon kullanıldı…’’

.

Ekrem İmamoğlu [24 Ocak 2022, AKOM]: ‘’Şimdi az önce buradan Meteoroloij uzmanı arkadaşlarımın ifadesine göre 7-8 saatte 60 santime yakın kar birikimi yapmış bir kar yağışından bahsediyoruz, hani tabiri caizse aslında afet yağışı gibi bir yorumdan bahsediyor arkadaşlarım, ben birkaç ilçede bazı kar kalınlıklarını vermek istiyorum, muhtemelen bazı komşularımız ya bizim burada daha da fazlası var diyecektir ama öyle resmi rakam diyelim adına, örneğin Arnavutköy, Başakşehir, Sultangazi gibi noktalarda ki kırsala gittikçe 1 metreye kadar varan 80 santim, 85 santim gibi kar yüksekliklerini arkadaşlarım ölçerek bize ulaştırıyorlar.’’

.

Topbaş, biraz da başarının verdiği güven ve sakinlikle yapılanları [122 santimlik karın neler yapılarak afete dönüşmesinin önlendiğini] yani çözüm odaklı konuşurken, İmamoğlu, bilgilendirmeden ziyade -olası başarısızlıkları örtmek için- mazeret üretiyor, afet yağışı gibi vs diyor.

.

Her şeye rağmen bazı afetler bizi yenebilir. Yani savaşı kaybedebiliriz. Ama ne olursa olsun cepheyi terk edemeyiz. İmamoğlu afet esnasında cepheyi terk etmiştir. Ve sanki bunu adet edinmiştir. Sorun bu.

.

Evet, balık baştan kokar…

.

Not: Ben bu şekilde [siyasi de denebilecek] güncel yazılar yazınca bazı arkadaşlar ‘’hocam sen niye bu konularda yazıyorsun, yazma vs’’ diyorlar. Sanki ben bu ülkede yaşayan bir vatandaş değilmişim gibi. Ama ne hikmetse aynı arkadaşlar hükümeti ve Erdoğan’ı eleştirdiğim yazılar yazınca [örneğin sağlıktaki olumsuzlukları/hataları ve İstanbul Sözleşmesi konusundaki hataları] hiç böyle bir şey demedikleri gibi övgü de iletiyorlar. Ne övgü ne yergi, beni düşündüklerimi ifade etmekten [vaktim varsa da yazmaktan] alıkoyamaz, ben böyle biriyim, ayrıca ben bu şekilde yapılan dikteleri şık bulmuyorum. Bırakın herkes dilediğini söylesin/yazsın. Kimse kimseyi takip etmek veya onaylamak zorunda değil.

.

İlave Not: İmamoğlu bugün de ''...Gizli değil kamuya açık bir alan. Şeffaf bir yemek. 23 yıldır gittiğim bir restoran. Sayın büyükelçi bir gün önce Ankara'dan kalkıp İstanbul'a gelmişti. Ben de bir vakit dilimi ayırdım ama tabi ki hususi bir tarafı var. Bir belediye başkanının 1-2 saat bir yere gitmesi kadar doğal bir şey olmaz. Öte yandan burada devletin imkanları kullanılarak bir mobese görüntüsünün servis edilmesinin de takipçisi olacağım" demiş. Yani dünkü 1 saati 1-2 saate çıkarmış, yakında 2-3 saat olur bu muhtemelen ama bu sefer de mobese görüntüsünden bahsetmiş. Ben şahsen twitter aleminde paylaşılan gördüm, bunlar komşu dükkanların kameraları ve paylaşılan resimdi, yani bunların içinde mobese görüntüleri yoktu [bence gerek de yok zaten], hem kendisi demiyor mu zaten ''gizli değil, kamuya açık bir alan'' diye, o halde niye asla böyle bir şey yok diye itiraz ettiler? İmamoğlu bu işten de bir mağduriyet çıkartırsa şaşırmam!

Paylaş

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.