Cemil Meriç’in din anlayışı ve yanlış atıfların eleştirisi - Ahmet Şükrü Kılıç
Son yıllarda sosyal medyada sıkça paylaşılan bir söz Cemil Meriç’e atfedilmektedir: “Namaz kılan toplumun psikolojiye, zekât veren toplumun sosyolojiye ihtiyacı yoktur.”
Cemil Meriç’in din anlayışı ve yanlış atıfların eleştirisi - Ahmet Şükrü Kılıç
Son yıllarda sosyal medyada sıkça paylaşılan bir söz Cemil Meriç’e atfedilmektedir:
“Namaz kılan toplumun psikolojiye, zekât veren toplumun sosyolojiye ihtiyacı yoktur.”
Ancak Meriç’in eserleri incelendiğinde bu ifadenin hiçbir yerde geçmediği açıkça görülmektedir. Dahası, bu tarz sloganvari bir cümle onun üslubuna ve düşünce biçimine de uymaz. Cemil Meriç’in yaklaşımı, daha çok kavram çözümlemelerine, medeniyet muhasebelerine ve tarihî derinlikli gözlemlere dayanır.
Cemil Meriç’te din ve medeniyet
Cemil Meriç için din, toplumun yalnızca bir kurumu değil, onun vicdanı ve ruhudur. Mağaradakiler’de şu ifadeyi kullanır:
“Din, insan zekâsının en büyük zaferidir.”【1】
Bu cümle onun din anlayışını özetler. Din, insanlık tarihinin en büyük ortak tecrübesidir. Ancak Meriç’in bu vurgusu kişisel bir iman beyanından çok, medeniyetin kurucu gücüne yönelik bir tespittir.
Umrandan Uygarlığa’da ise İslam’ın rolünü şöyle açıklar:
“İslam, sadece bir din değil, bir medeniyettir. İnsanlığın vicdanıdır.”【2】
Bu yaklaşım, onun İslam’a bir “medeniyet bilinci” üzerinden sahip çıktığını, ama bireysel dindarlık pratiği üzerinden konuşmadığını gösterir.
Batı sosyolojisine eleştiriler
Cemil Meriç, Batı sosyolojisini yakından okumuş ama hiçbir zaman mutlak hakikat olarak görmemiştir. Durkheim’ın dini “Kolektif şuur”a indirgemesi, Marx’ın dini “Afyon ” olarak görmesi, ona göre eksik yaklaşımlardı. Çünkü din, toplumların yalnızca bir kurumu değil, varoluşlarının temeliydi.
Bir Dünyanın Eşiğinde’de şu sözü dikkat çekicidir:
“Batı bir put değildir, Doğu da bir masal. Hakikat ikisinin de ötesinde aranmalı.”【3】
Buradan da anlaşılacağı gibi, Meriç için mesele sosyolojiyi reddetmek değil, onun dinin kurucu işlevini kavrayacak şekilde genişletilmesidir.
Ümit Meriç’in tanıklığı
Kızı Ümit Meriç’in aktardıklarına göre Cemil Meriç hiçbir tarikata girmemiş, dindar bir hayat yaşamamış, düzenli ibadet etmemiştir. Ancak İslam medeniyetine büyük hayranlık duymuş ve Batıcı seçkinlerin dine yabancı tavırlarını sert bir şekilde eleştirmiştir.
Ümit Meriç, babasının vefatına yakın dönemde kendisiyle ahiret, cennet veya hesap günü üzerine bir sohbet yapmadığını özellikle belirtir. Son günlerinde tekrar ettiği cümle daha çok şu olmuştur:
“Bizim medeniyetimiz İslam medeniyetidir.”【4】
Dolayısıyla onun İslam’a yönelişi, şahsî dindarlıktan çok tarihî ve kültürel bir sahiplenme niteliği taşımıştır.
Yanlış atıfların kaynağı
Sosyal medyada dolaşan “Namaz/zekât-psikoloji-sosyoloji” sözü muhtemelen:
Cemil Meriç’in İslam medeniyetine dair değerlendirmelerinden esinlenen ama onun üslubunu yansıtmayan bir yakıştırılmış cümle.
Yahut kızı Ümit Meriç’in sözlerinin yanlış aktarımıdır.
Cemil Meriç’in gerçek düşünce dünyası böyle sloganik cümlelere değil, kavram çözümlemelerine ve tarihî muhasebelere dayanır.
Cemil Meriç’i doğru anlamak için onun eserlerine kulak vermek gerekir. Sosyal medyada dolaşan ve kendisine ait olmayan sözler, onun entelektüel derinliğini gölgelemekten başka bir işe yaramaz. Onun için din, bireysel bir ibadetten çok toplumun vicdanı ve medeniyetin ruhudur. Sosyolojiyi reddetmemiş, bilakis dini merkeze alarak sosyolojinin ufkunu genişletmeye çağırmıştır.
Kızı Ümit Meriç’in tanıklıkları da gösterir ki, onun İslam’la ilişkisi bir inanç pratiğinden çok, okuma, gözlem ve tarihî sahiplenmeye dayanmıştır. Bu yönüyle Cemil Meriç, bir “dindar” değil, İslam medeniyetinin büyüklüğünü kavramış bir “medeniyet bilgesi”dir.
Cemil Meriç dindar bir insan değildir. Ahlaklı bir insandır. Namuslu bir aydındır.
Kaynakça
【1】 Cemil Meriç, Mağaradakiler, İletişim Yayınları, İstanbul, 1983, s. 96.
【2】 Cemil Meriç, Umrandan Uygarlığa, İnsan Yayınları, İstanbul, 1984, s. 45.
【3】 Cemil Meriç, Bir Dünyanın Eşiğinde, İletişim Yayınları, İstanbul, 1990, s. 112.
【4】 Ümit Meriç, Babam Cemil Meriç, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2002, s. 178.