Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

FİKİR VE ZİKİR

FİKİR VE ZİKİR

Zikir kelimesi Kur'an'da bir çok ayeti kerimede geçiyor. "Zkurullahe zikran kesiraa" Allah Teâlâ' yı çokça anın" buyurulmaktadır.

Emir kalıbıyla gelen bu ayet-i kerime de Allah Teâlâ'yı zikretmek farzdır o halde.

Peki nasıl zikretmemiz gerekir? Sorusu haklı olarak akla gelmektedir.

Uygulamalara baktığımızda müslüman kardeşlerimiz genellikle bir tespih eline alıyor, Allah Teâlâ'nın ismini zikrediyor, kaç kere söylediğini tespih tanelerinden alıyor. Ayrıca Allah kelimesi, sıfatları bolca geçtiği ayetleri okuyorlar. Ayetel Kürsi, Haşr Suresi'nin son üç Ayet-i Kerim'ler bu vesile ile çok okunmaktadır. Bu ayetleri, okumak da bir anmadır, Hak Teâlâ'yı hatırlamaktır, yüceliğini, büyüklüğünü düşünmektir, iman sahibi olmanın kanıtıdır. Bu manada namaz da , oruç da ve diğer ibadetler de birer zikir anlamıma gelebilmektedir. Namazın sonunda okunan tespih duaları da Rabbimizi zikretmek, anmak, yüceliği karşısında boyun bükmek, aciz kul olduğunu ifade etmektedir. Bir de bazı tarikatlar bu sözlü zikri bir ibadet haline getirmişler. Topluca bir araya gelinerek, zikir meclisleri oluşturularak, Ayet ve Hadis-i, şeriflerden kesitler alarak, ayrıca arapça özel cümleler kurularak, tefekküre dalarak Allah Teâlâ zikretilmektedir. Bu ibadetler güzeldir, takdire şayandır. Burada yazmaya çalıştığım bu bilgileri hepimiz biliriz. Ben bu konu başlığı altında farklı bir iki paragraf yazmak istediğimden böyle bir giriş yaptım. Yani esas konuma girmek için bu ön bilgileri sunmaya çalıştım.

Esas olan zikir fiiliyatla yapılan zilirdir. Sözle yapılan zikir işin en kolayıdır. Özellikle bizlerin ana dili Türkçe olduğundan, çoğumuz Arapça da bilmediğinden zikir kelimesi ,tespihat, Ayet ve Hadis-i şerifleri okusak da anlamlarını bilmediğimizden zikri içselleştiremiyoruz. O zaman da gerçek zikir gerçekleşmemiş olur. Allah Teâlâ'nın bize emir buyurduğu zikir içselleştirilen zikirdir.

"Yaratılanı severiz, yaratandan ötürü" bir özdeğiş vardır. Eserlerden müessire ulaşma ufkunun gelişmesi hadisesi aslında zikrin kendisidir. Suyun buharlaşmasıyla bulutları yumak yumak semada oluşumunu sağlayan, rüzgâr sistemini harekete geçirerek bulutları kuru toprapın olduğu bölgelere sevk ederek kupkuru toprağı doğal olarak sulayan, ölmüş bitkileri dirilterek onlara hayat veren, bir taneye yedi başak, her Başağa 100 tane bitiren, böylece emvai çeşit ni'metler var eden Yüce Rabbimizi ve O'nun uluhiyetini düşünmek, sonra da "Rabbenâ ma halekte haza batilâ" "Rabbimiz sen boşuna bir şey yaratmazsın" demek en büyük "zikir" olsa gerektir.

Geceyi bize istirahatimiz için yaratan, gündüzü maişetimizin temini için var eden, geceyi-gündüze, gündüzü- geceye sokan, ölüden diri, direden ölüyü yaratan, kullarına hesapsız rızık veren, Yüce Rabbimizin varlığı karşısında; "İnnellahe alâ külli şeyin kadiir" diyerek kalben inanmak ve inancını ziyaleştirmek en büyük "zikir" olsa gerektir.

Zerreden kürreye her ne varsa mükemmel yaratılmıştır. Yerküre, dağlarıyla taşlarıyla, ovalarıyla platolarıyla, yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla ihtişamlı oluşu, göl-deniz-okyanuslarıyla, dere-tepe-nehir-göl ve şelâleleriyle, tarlasıyla- ovasıyla-ormanıyla-yamacıyla-taşıyla- tabanıylâ her ne varsa hepsi birbirinin devamı ve tamamlayıcısıdır. Öte yandan ay ve güneşin hayatımızın olmazsa olmazları oluşu, semanın mümemmeliyeti karşısında Ali İmran Süresi'nin 190. Ayet-i Kerime'sini hatırlamak ve bu meyanda Ayet-i Kerime'yi düşünmek en büyük "zikir" olsa gerektir. Cenab-ı Hak;

"- Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır. Buyurulmaktadır.

Zikir Cenab-ı Hakk'ı hatırlamaktır, emirlerine sarılmaktır, nehiylerinden kaçınmaktır, islâm nizamını hayat kitabı yapmak için çaba sarfetmektir, Allah Teâlâ'nın ismi anıldığında tüyleri diken diken olandır, haksızlık yanında susmayandır, tek kalacağını bilse de hak davadan dönmeyendir, yaptığı ve yapacağı tüm işlerde Allah Teâlâ'nın rızasını gözetendir, ibadetlerinden aldığı ilhâmı hayata taşıyandır, her daim islâm davası için mücadele verendir.

Keşke tüm dünya müslümanları arzu edilen düzeyde islâmı anlasa ve hayatına tatbik etmiş olsaydı. O zaman bu derece yeryüzünde kan dökülmezdi, bu derece haksızlık olmazdı, açlıktan ölen binlerce çocuk olmazdı, gözlerden göz yaşı, damarlardan kan akmış olmazdı, kadın cinayetleri bu derece olmazdı. Keşke müslümanlar islâmı doğru anlamış olsalardı; o zaman bilim ve teknikle uğraşırlardı, dünyanın en modern üniversitelerini kurarlardı, bilim çağının öncüleri olurlardı/ olurduk. Temennim ve duam odur ki; gelecekte inşallah zafer islâmın olacaktır. Selâm ve Dua ile...

29.03.2024

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.