İbrahim Halil ER

İbrahim Halil ER

İSLAM HALKIN DİNİ OLABİLECEK Mİ?

Bu soruya tabi ki çoğu kişi ne demek istiyorsun sen diye karşı duracaktır ama emin olun İslam günümüzde ne Türkiye’de ve ne de adı İslam ülkeleri olan topraklarda halkın dini değildir ve gerçek anlamda da halka inmemiştir.

Bugün İslam sadece bir isim olarak halkın arasında yaşamaktadır ve bu anlamda halkın dini ve sünneti yani yaşam alanını belirleyen bir yapı olmamıştır, hızla da halkın yaşamından, düşüncesinden ve hayatından kopmakta bir elit zümrenin elinde oyuncak olmaktadır.

Ne demek oyuncak?

Günümüzün medya kanallarına baktığımızda İslam’ın artık adının dini okullar olan kurumların anlı şanlı öğretim görevlilerinin ve siyasi ikbal peşinde koşan İslami STK yöneticilerinin gündeminde bulunmaktadır. Bu kişilerin de İslam’dan anladıkları halkın gündelik hayatında karşılığı olmayan şaz konular veya sadra şifa olmayan konuları tartışmak, İslam’ın Naslarını çarpıştırmaktır. İş o kadar çığırından çıktı ki artık tartışılmayan hiçbir şey kalmadı. Resulullah (sav)’in aile yapısından Kur’an’ın vahyiliğine ve Rab’e kadar ulaştı.

Bu tartışmalar, İslam’a olan ilgiyi artırmaya hizmet etmediği gibi kitleleri ürkütmekte ve İslam’dan kaçmaya yol açmakta, hatta Deizmi körüklemektedir. Çünkü hala temel parametreleri 1400 yıldır oturtamayan bir inanç sisteminin sahih olamayacağı, doğru olamayacağı yargısına götürmektedir.

Peki ne yapmakta bu kadar okumuş, hayatını bu ilimlere vermiş kişiler?

Bence kimisi bir algının peşinde koşmakta, kimisi de farkına varmadan uluslararası projelerin taşeronluğuna soyunmaktadır. Bazıları içinde İslam/Kur'an ve Hadis sadece akademik kariyer basamağıdır ve bu kaynaklara herhangi bir kaynak gibi bakmaktadırlar.
Bu konuların sürekli gündeme gelmesinin İslam’a zarar verdiği gibi, kitleleri de İslam’dan uzaklaştırdığını görmemekte veya bunların amacı da bu bulmaktadır. Bazıları da durumdan yararlanarak gerçek İslam’ın kendi görüşleri olduğunu, İslam’ı en iyi kendilerinin bildiğini iddia edip, kitleleri kendi doğrularına davet etmektedir. Bu durum ayrılığı körüklediği gibi, amaca hizmet etmek şöyle dursun, kitlelerin herkesten kaçmasına neden olmaktadır.

Bu kişilere yaptıkları yöntemin yanlış olduğunu hatırlattığımızda Ebu Hanife’in ve diğer İmamların da tartışmalar yaptığını bize anlatmaktadırar. Behey gafiller, Ebu Hanife veya diğer imamlar kitlelerin önünde mi konuştu? Yoksa ilim meclislerinde mi konuştu? Konuşulan konular nerede gündeme geldi? Tabi ki ilmi kitaplarda ve bu kitap da sadece ilim adamlarına hitap ettiği gibi, onların dışında da bir alıcısı yoktu.

Yoksa günümüzde okur- yazar oranının arttığı, bilginin bir çok insana ulaştığı ve bilgiyi elde etme yollarının basitleştiği ortamlardaki gibi değildi o günler. Biz bunu söylediğimizde neden insanların bilgiyi elde etme yollarını tıkamaya çalışıyorsunuz? Denilir. Halbuki bu bir bilgi değildir, bu bir kargaşadır. Bu şekilde bilgi öğrenilmez, sadece zihinler iğdiş edilir. Çünkü bilgi için önce usul, yol ve yöntem verilir. Yarım yamalak bilgi, sadece insanları dinden uzaklaştırır. Ayrıca İslami bilgiler sadece kitaplardan öğrenilmez. Bu kuşaktan kuşağa aktarılan bir gelenektir, ustasından işin ulemasından öğrenilir ve bilgi hafızaya girmeden önce yüreğe/sadra girer, özümsenir, benimsenir, yaşanır ve sonra kitlelere sunulur.

HALKA DİNİ YENİDEN TANIMLAYALIM

Peki ne yapmalıyız? Nasıl halka inmeliyiz? Nasıl anlatmalıyız?

Bizim aslında dini günümüz insanların anlayabileceği şekilde yeniden anlatmamız, hatta anlatmakla kalmayıp yeniden kurgulamamız gerekir.

Nasıl mı?

İslam’ın insandan istediği temel umdeler nelerdir? Nasıl bir insan tasvir etmektedir? Bunları tespit edip bu konuda talepler bütünü oluşturulmalı ve Müslümanı yeniden kurgulamalıyız. Çünkü, müntesiplerinin bile yaşamadığı ve yaşamaya değer görmediği bir inanç yok olmaya mahkumdur, ya da artık o inanç miadını doldurmuştur. Bu nedenle günümüz insanlarına göre yeniden kurgulamalıyız.

Aslında bu şekilde bir yaklaşım, İslam’ın temel parametrelerinde bulunmaktadır. O da her asırda bir müceddidid’in çıkma fikridir. Bu asılında bize İslam’ın her asırda yeniden yorumlanacağı ve her asrın sorun, ihtiyaç ve algısına göre yeniden tanımlanacağı ya da tanımlanması gerektiğini göstermektedir.

Peki neler yapılabilir?

Benim yaklaşımım temel kuralları ortaya koymaktır. Sloganları ve şairi olmayan düşünceler kitleselleşemez. Kitlelere yayılan düşünceler işin pratik yönüdür. İşin düşünce ve felsefik yönü sadece belli bir elit zümrenin bildiği, tartıştığı noktalardır. Bu nedenle İslami eğitimlerde kullanacağımız, çocuklarımıza ezberleteceğimiz temel kurallar bütününü oluşturmalıyız.

İslam’ın şartı 5’dir. Burada temel ibadetlerimiz bize kısaca ezberletilmiş ve bu ibadetleri yapmakla kulluk vazifemizi asgari düzeyde yerine getirdiğimiz anlatılmıştır.

İman’ın şartı 6’dır. Bu altı umdeyi kabul etmekle İslam inanç sistemini kabul ettiğimiz gibi, İslam’ın nasıl bir inanç olduğunu da anlamış bulunuyoruz.

Bu umdeler, Alimler tarafından çağın ihtiyaçlarına göre sistemleştirilip kitaplara girmiş ve eğitimde İslam’ın ne olduğu ile ilgili pratik bir bilgi haline getirilmiştir. Yani hap bilgidir.

Peki İnsan ile ilgili olanlar

Yani İslam nasıl bir insan tasavvurunda bulunmaktadır? Yetiştirmek istediği, görmek istediği insan nasıldır? Bu konuda böyle pratik sloganlar üretilmedi. Çünkü o dönemde buna ihtiyaç yoktu. Toplum bunu gelenekleri vasıtasıyla zaten intikal ediyordu. Günümüz gibi, yenilmiş, iğfal edilmiş ve çocuklarının başka sistemler tarafından eğitildiği bir durum yoktu.

Demek ki günümüzde biz yeniden bunu tanımlamalıyız. Çünkü yenildik, şu anda mağlubiyet psikolojisi içindeyiz. Çocuklarımızı eğiten bizi yenen galiplerdir. Onların sistemini taklit ettik.
Bu durumda tavırlarımız tepkiseldir. Ya aşırı batı hayranlığı ya da aşırı tepki (Selefi, cihatçı ve modernist) göstermekteyiz. Şimdi durup düşünmeli ve yeniden kendimizi kodlamalıyız. Bu kodları da inanç sistemimizden, naslarımızdan çıkarmalıyız. Yeni bir İslami eğitim modeli, insan yetiştirme modeli ve İslam’ı anlatma modeli inşa etmeliyiz.

İNSANI KAMİL

İslam’ın istediği insan modeli İnsanı kamil’dir. Bu da tüm naslarımızda mevcut olan bir kavramdır. O halde yeni bir İslam umdemiz “İnsan-ı Kamil Şartları”dır. Nasıl ki “İslam’ın Şatları”, “İman’ın Şartları” varsa şimdi de “İnsan-ı Kamil” İYİ İNSAN OLMANIN şartlarını oluşturmalıyız.

Bu konuda beyin yorabilir ve temel kuralları derç edebiliriz. Ben İslam’ın şartları 5, İman’ın şartları 6 olduğunu göz önünde bulundurarak İnsanı Kamil’in şartlarını da 7 olmasını uygun görüyorum. Yalnız burada Emirler ve Nehiyler şeklinde iki kategori oluşturacağım. 7 Emir, 7 Nehiy’den oluşmalı.

Benim olmasını istediğim kavramlar şunlardır.

İnsan-ı Kamil Olmanın Şartları (Nehiyler)

Öldürmeyeceksin
Çalmayacaksın
Zina etmeyeceksin
Yalan Söylemeyeceksin
Yolsuzluk Yapmayacaksın
Haksızlık Etmeyeceksin
İsraf etmeyeceksin

İnsan-ı Kamil Olmanın Şartları (Emirler)

Dürüst ve Güvenilir Olmak
Güzel Söz Söylemek
Sözünde Durmak
Sabırlı Olmak
Adaletli Olmak
Ahlaklı Olmak
İyiliği Emretmek, Kötülükten Sakındırmak

Şimdi bazıları diyecek ki bunlar zaten var. Ben de zaten olmayan bir şeyi söylemiyorum ki.. Zaten çözüm bizim öz kaynaklarımızda var. Sadece bazı kavramları İmanın ve İslam’ın şartları gibi maddeleştirip insanlara temel İslam Bilgisi diye öğretmediğimiz için zamanla önemsizleşti ve insanlar, inandıkları dini yaşamaz hale geldiler. Biz İslam'ı sadece ibadet ve inanç eksenine sıkıştırdık. Onun insan eğitimine, dünyevi yönüne dikkat çekmedik.
Bir din ve bir inanç; insanların yaşamında yoksa yoktur. Bu nedenle bu kavramları İmanın ve İslam’ın şartları kadar önemseyip dinin temel unsuru diye öğretmemiz gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.