Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK
KÖŞELİ ZEKADAN ALINTILAR
KÖŞELİ ZEKADAN ALINTILAR Prof. Dr. Salih Şimşek
Çağlar ötesinden bir âlim şöyle demiş: ‘Akıl ve aptallık fıtridir’. Bu konuda siz ne düşünürsünüz?
Ne yani? Ondan korkar, bundan korkar, şundan korkar, çuvaldaki undan korkar. Ne olacak bu korkak zevatın hâli?
Herkes bilir bilmesine de... Ben yine de tekrarlayayım: ‘Yanlış'a ‘doğru’ veya ‘doğru’ya ‘yanlış’ diyen insanların gelecekleri yoktur!
Hani demem o ki; dünyadaki her âdemoğlu, 'haksızlık'tan şikâyetçi, ama dünyada yaşadığı düşünülen 8 milyar civarındaki insanın her birine sorsan hepsi 'haklı'...
Uzun yıllar ‘bir yolda’ kendilerine ‘omuz verip’ destek olanları, altlarına bir sandalye verilince, paspas olarak görenlere bir sıfat arıyorum. Fikri olan var mı?
Ne garip! Bazı insanlar vardır, mesela sizden 10.000 km uzakta yaşamaktadır. Orada bulunmaları bile size mutluluk verir. Bazıları da vardır ki 15.000 km uzaktadırlar, oradaki varlıkları bile sizi rahatsız eder...
Hayatın bir realitesi: Bir dostumuz, bir arkadaşımız, Hasbelkader, önemli bir göreve getirildiğinde sevinir, bayram eder, coşar ve mutlu oluruz. Sonra mı? Üzgünüm, çok defa, sükût-u hayale uğrar, mahvoluruz.
Hafızamızı bir yoklasak diyorum: “Seni tanıdım! Ben senin İngiliz casusu olduğunu biliyordum. Fakat halkıma o kadar çok tesir etmiştin ki, senin casus olduğuna onları bir türlü ikna edemedim ve inandıramadım’ sözünü kim, kime karşı, nerede söylemiştir?
Belli bir makam veya mevkideki bazı insanların, görevde iken sergilediği bazı tuttum ve davranışlarını acımasızca eleştiririz ama aynı pozisyonu biz gelsek, aynı davranışları biz de sergileriz. Yani olay veya uygulamalardan ‘ders almak’ gibi bir huyumuz yoktur.
Uzun yıllar önce dostlarıma, ‘biz adam olur muyuz?’ diye bir soru yöneltmiş ve muhtelif cevaplar almıştım. Şimdi aynı soruyu tekrarlıyorum. O zamanki cevaplarla, sizlerin şimdi verecekleri cevapları karşılaştıracağım. Acaba ne yönde ‘bir gelişme’ kaydetmişiz, bir göreyim istiyorum. Soru şu:idi: Dostlar, biz adam olur muyuz? (Biz adam değil miyiz demeyin).
Hayatın bir realitesi: Bir dostumuz, bir arkadaşımız, Hasbelkader, önemli bir göreve getirildiğinde, istisnaları olsa da hemen cep telefon numarasını değiştirir. O günü kadar ‘ağabey, abla’ diye hitap ettiklerine ‘bey veya hanımefendi’ diye hitap etmeye başlarlar. Bu uygulama ‘sonradan görme’ uygulamasıdır. Buna ‘rota sapma uygulaması’ da denebilir.
Bizim bazı insanlarımız öyle garip ki... Özellikle dinî bir konuda, bildiğinin aksine bir şey söylerseniz, hemen galeyana gelip sizi suçlar ve şuur altına yerleşmiş bir tepkiyi gün yüzüne çıkarır: Mit misin, it misin, nesin? (Yani her kötülüğün ve yanlışın anası MİT'tir). Bunlar MİT korkusu ile yaşayan, gölgelerinden şüphelenen, ‘Müslüman kimlikli’ insanlarımızdır. Şu fobilerden bir kurtulabilsek var ya...
Ne garip! Farkında mısınız bilmem… Toplumumuzda bazı insanlar vardır ki; ‘okuma'yı sever, ‘yazma'yı sevmez. Bazıları vardır, ‘okuma'yı sevmez, ‘yazma'yı sever. Bazıları da vardır ki, hem ‘okuma'yı, hem de ‘yazma'yı sever... Veee… Bazıları da vardır ki, ‘okuma'yı da sevmez, ‘yazma'yı da hiç sevmez. İşte bunlar ‘ot gibi’ ömürlerini tüketirler...