Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

ŞEHADET PARMAĞIYLÂ MİDEYİ GÖSTERMEK!!!

ŞEHADET PARMAĞIYLÂ MİDEYİ GÖSTERMEK!!!

Samsun'da çok Trabzonlu var. Samsun şehrinin hangi mahallesine, ilçesine, kasabasına, köyüne gitseniz muhakkak Trabzonluya rastlarsınız. Hem ticarette, hem siyasette Trabzonlular etkindi, etkilidir. Samsun'da bir köylüm var. Arada buluşur, sohbet ederiz. Memlekette bizim köyümüz, Tonya-Şalpazarı'nn orta yerinde yer alır. Çarşamba günü Şalpazarı'nn, Cumartesi Tonya'nın pazarı kurulur. Tonya'nın Kumyatak Vadisi'nde ikamet edenlerin bir kısme hem Tonya, hem de Şalpazarı'nın pazarına giderler. Sohbet ettiğim köylüm de her iki pazara sık sık gidenlerdendir.Hakeza Tonya- Şalpazarı pazarlarına giden onlarca adam tanırım. Burada az da olsa iki pazar arasında kültür farklılığı vardır. Şalpazarı ve köylerinde oturanlara "Cepni" diyorlar. Hakikaten, simaları, konuşmaları, kadınların peştemalları, bellerine sardıkları kuşaklar, şalları, neşeleri,oyunları, sohbet-muhabbetleri, misafire yaklaşımları Tonya'dan ve Trabzon'un diğer ilçelerinden farklıdır. Kendilerine özgü bir yapıları vardır.

Köylüme; sohbet esnasında Tonya ile Şalpazarı insanını karşılaştırır mısın? sorusunu sorduğumda, şöyle cevap veriyor:

- Şalpazarı'na gittiğinizde tanıdıklarınızla karşılaştığınızda öncelikle " şehadet parmağıyla" karınlarını gösterirler. Yani yemeğe davet ederler. Bir gün içerisinde en az on kişi yemeğe davet eder der.

"Tonya'ya gittiğimde ise insanlar "adama hoşgeldin" bile demekten imtina ederler. Adama çay bile zor söylerler, gerisini sen hesap eyle" diyor. O bakımdan Şalpazarılıları seviyorum diyor. Tabiki bu bir bakış açısıdır. Diğer tanıdıklarıma sorduğumda da benzer ifadeleri kullanıyorlar. Özellikle babam ve biraderim söz konusu iki ilçeyi iyi bilirler. Onların görüşleri de köylümün açıklamasıyla aynıdır.

Gerek biraderim gerekse köylüm Şalpazarı'na gittiklerinde yemek daveti aldıklarında davete hiç bir zaman icabet etmezler. İcabet etseler de az çorba içer kalkarlar. Böylelerini ben de gördüğümde her zaman yemeğe davet ederim. Eğer çok yiyeceğinizi ve davete icabet edeceğinizi bilseler bu kadar davet etmezler dedim. Dene bak diye tavsiyede bulundum. Hakikat ortaya o zaman daha iyi çıkar. "Onu da doğru söylüyorsun, deniyeceğim" dedi köylüm.

Yemek davetinden bahsetmişken burada tarihe not düşme adına bir hatıramı nakletmek isterim.

Ticaret hayatımda bir çok kişiyi tanıma fırsatı buldum. Para kazanamadıysam da bu sektörde adam tanıdım, Türkiye'de ticaretin nasıl döndüğünü öğrendim.

Samsun'un Saathane Meydanı vardır. Aman aman öyle büyük bir meydan değildir. Orada 10-15 sene öncesinde küçük küçük bir-iki katlı dükkanlar vardı. Genellikle toptancılık üzerine satışlar yapılıyordu. Çünkü Samsun'un merkezi orasıydı. Şimdi o dükkanlardan eser kalmadı.

O bahsettiğim meydanda köşe başında bir dükkanı işleten Feridun ÇELİK adında bir arkadaşım vardı. Gıda üzerine (peynir,zeytin,sucuk,salam,sosis) toptancılık yapardı. Feridun arkadaşım daha sonra vefat etti. Allah Teâlâ rahmet eylesin.

Çok cömert bir insandı. Hem yer, hem de yedirirdi. Ben yaklaşık 17 sene önce Terme'de görev yapıyordum. Bu toptancı arkadaşımı Terme'ye pide yemeye davet etmiştim. Bir gün beni kırmadı, Terme'ye geldi, Terme'nin meşhur pidesinden ikramda bulundum. Çok memnun kaldı. Cömert insanın hali başkadır. Kendisi hem beni hem de çocuğunun öğretmenini Samsun-Ankara yolu üzerinde bulunan bir et lokantasına davet etti. Akşam yatsı arası et lokantasına vardık. Arabasının bakajını açtı. Poşetin içinde Afyon cumhuriyet suçuğu vardı. Diğer bir torbada da acı sivri biber... Onları çıkardı, Uygun bir yere bizi oturttu. Sucukla biberleri fırıncıya verdi. Onları fırında kızarttı. Sımsıcak pide, bir sahan kızarmış sucuk- biber, bir tepsi salata, bir meşrebe ayran. İştahla yedikçe yedik, ikramın tamamı bu sanmıştık. Zaten fazlasıyla yetiyordu derken arkadan beş kilo kızarmış kuzu eti geldi sofraya. Bir taraftan yememiz için ısrar ediyor. Yedikçe yedik, israf olmasın diye tıka basa yedik. Etin sonunu getiremedik. O ziyafetten sonra üç gün üç gece bir şey yiyemedim. Feridun kardeşime Hak Teâlâ gani gani rahmet eylesin. O günleri unutamıyorum.

Bir daha yemeğe davet ettiğinde doğrusu gitmedim. Çünkü herkesin bir sitili vardır. Benim ikramım da orta ölçekli olur, karşı taraftan da israf ve aşırılığa kaçmadan ikram edilmesini isterim. Fazlası bana göre değil. Merhum dostum böyle bir özelliği vardı. Şehadet parmağıyla mideyi işaret etme hadisesi bana bunları hatırlattı.

Karşılıklı ikramlar elbette güzeldir, Salih ameldir. Lâkin israfa meyletmeden yapılırsa böyledir. Bu durum aslında her kişinin işidir. Bunun daha güzeli ise karşı taraftan ücret ve teşekkür beklemeden, sırf Allah Teâlâ'nın rızası için yedirmek içirmektir. Bu da er kişinin işi olsa gerektir. Bu davranışı toplumda az kişi sergiler.

Sonuç olarak insanlar nabza göre şerbet verirler. Gittiğin bir yerde itibarın varsa etrafında dolaşanlar, çay-kahve-yemek ikram etmek isteyenler çok olacaktır. İtibar sahibi değilsen eğer, insanlar hoşgeldin şehrimize demekten bile kaçınacaklardır. Bir kaç kişinin değerlendirmesinden genel sonuçlar çıkarılması doğru olmaz. Trabzon'un tüm ilçeleri iyidir. İnsanı merttir, yiğittir, cömerttir, misafirperverdir. Misafire apayrı değer verilir. Özellikle Tonyalım misafirperverliğiyle meşhurdur. Asla misafirine toz kondurmaz, kandırmaz, sahip çıkar, yedirir içirir, saygı gösterir. Her şeyden önemlisi misafirin önüne yüreğini koyar diyor, başta Tolyalı kardeşlerime daha sonra buradaki dostlara selâm ve saygılarımı sunarım.

22.04.2024

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.