Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) Projesi'nde çalışmalar sadece bir üniteyle sınırlı kalmıyor; sahanın tamamında büyük bir hızla ilerliyor. En önemli gelişme ise, devreye alma aşamasına yaklaşan 1. Güç Ünitesi'nde yaşanıyor.

1. Güç Ünitesinde Son Durum: Devreye Alma Aşamasına Yaklaşıyor

Akkuyu NGS'nin en gelişmiş ünitesi olan 1. Güç Ünitesi'nde inşaat büyük ölçüde tamamlandı. Artık santralin kalbi olan reaktör dahil, tüm sistemlerin ve ekipmanların test edileceği, ayarlanacağı ve işletmeye hazır hale getirileceği kritik bir süreç olan devreye alma aşamasına geçiliyor. Bu süreçte şunlar yapılıyor:

• Sistem Kontrolleri: Ünitedeki tüm sistemler ve ekipmanlar, tasarım parametrelerine uygunlukları açısından titizlikle kontrol ediliyor.

• İşletmeye Hazırlık: Kablolama, elektrik hatlarının bağlantısı ve boru hatlarının döşenmesi gibi çalışmalar tamamlanarak ünitenin faaliyete geçmesi için zemin hazırlanıyor.

• Uzman Kadrolar: Santralin işletme aşamasına geçmesiyle birlikte, bu ünitenin güvenli ve verimli bir şekilde çalışmasını sağlayacak uzman kadrolar görev başında olacak.

Diğer Güç Ünitelerinde İlerleyiş

Akkuyu NGS, aynı anda inşa edilen dört reaktörüyle dünyanın en büyük nükleer inşaat sahalarından biri olma özelliğini taşıyor.

• 2. ve 4. Güç Üniteleri: Bu ünitelerde de inşaat ve montaj çalışmaları eş zamanlı olarak devam ediyor.

• Güvenlik Odaklı Yapılar: Tüm ünitelerin yapımında, olası her türlü doğal afete ve dış etkiye karşı dayanıklı olacak şekilde en son teknoloji ve güvenlik standartları uygulanıyor.

• İstihdam ve Eğitim: Proje, inşaat aşamasında on binlerce kişiye istihdam sağlarken, aynı zamanda Türkiye'nin nükleer enerji alanındaki nitelikli insan gücü ihtiyacına da katkı sunuyor.

Akkuyu NGS'nin Türkiye İçin Önemi

Akkuyu NGS, Türkiye'nin enerji bağımsızlığı ve sürdürülebilirlik hedefleri için kritik bir rol oynuyor.

• Enerji İhtiyacı: Santralin tam kapasiteyle çalışmaya başlamasıyla Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yaklaşık %10'unun karşılanması hedefleniyor.

• Net Sıfır Emisyon: Akkuyu NGS, yılda yaklaşık 35 milyon ton karbon salımını önleyerek Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmasında önemli bir rol üstleniyor.