Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

HİS VE DUYGULARIMIZ

HİS VE DUYGULARIMIZ

Bizi yönlendiren, faaliyette bulunduran, karar vermemizi sağlayan mekânizma, duygularımızın bize verdiği hissiyattır. Dış dünya ile duygularımız aralıksız bir şekilde temas halindedir. Fabrika misali girdiler ve çıktılar vardır.

Giriş bölümümüzü misallerle aydınlığa kavuşturalım. Dışardan soğuk-sıcak ortama girdiğimizde bizim iç dünyamızda sıcak- soğuk hissi oluşuyor. Üşüme hissi sıcak ortam aratır bize, sıcaklık hissi soğuk ortam aratır bize.

Uzun süre görmediğimiz iyi bir dostumuzla karşılaştığımızda mutluluk hissi meydana gelir. Onunla beraber olduğumuz sürece kendimizi mutlu hissederiz. Ayrılmak istemeyiz. Ayrılık beyda olduğu zaman içimizde burukluk oluşur, burukluk belirtileri oluşur.

Biyolojik dünyamız ne kadar mükemmel ve muazzam şekilde tesis idilmişse ona paralel olarak da duygu dünyamız da mükemmel ve muazzamdır. Başta beynimiz olmak üzere bir çok organımızın esrarı halâ keşfedilmediği gibi, duygu dünyamızın keşfedilmeyen çok yanları vardır. Hem ruhsal hem bedensel dünyamızda zaman geçmiyor ki yeni şeyler keşfedilmiş olmasın.

Yukarıda belirtmiştim, duygularımız içimizde bıraktığı etkiye- tesire "his" diyoruz. Hislerimizi hayata geçirmeye kalktığımızda bizi Allah'a (CC)'a ve O'nun yoluna yaklaştırıyorsa iyi, şer istikametine yönlendirilen hissiyatlara da benim anlayışıma göre "nefis" diyorum Bilmem anlatabildim mi?

Duygularımız; kızma, acıma,sevme, küsme kızma, kin tutma, nefret etme, öfkelenme, korkma, endişelenme, aşık olma, sempati duyma, güvenme... gibi çokça kendimizde ve toplumda karşı karşıya geldiğimiz örneklerden bazılarıdır. Az önce ifade ettim, keşfedilmeyen ve adı konulmamış duygularınız da çoktur. Zamanla bir kısmı daha keşfedilecek ve isimlendirilecektir.

Bu duygularımızın oluşmasında dış dünyanın büyük etkisi vardır. Bazen iç dünyamızdan ve yetişme tarzımızdan kaynaklanan duygularımız da vardır.Ör: Bazen kendi kendimize kızdığımız oluyor.

Bir de biyolojik yapımızdan kaynaklanan hislerimiz vardır. Aslında organlarımızın her birinin bir lisanı vardır. İstek ve arzularını bize hissettirerek anlatırlar. Vücut suya ihtiyaç duyduğunda susama hissi, acıktığında açlık hissi, çok çalıştırıldığında yorgunluk hissi, iç organlarda bir hasar olduğu zaman acıma hissi ile kendini gösteriyor. Duygularla hisler bu noktada ortak yönleri vardır. Açlık hissi yemekle, susama hissi su içmekle, hastalık hissi tedaviyle giderilir. Maddi müdahalelerle derman bulur diyelim. Duygularımızın bir kısmı madde ile tadavi olabilir, bazıları ise mana ile ancak tedavi olabilir. Bazılarının tedavisi mümkün olmayabilir. Ömür boyu acısı devam edebilir. Sevdiğini kaybeden birinin acıma duygusu kolay kolay tedavi olmaz. Aşığına kavuşamayan maşuğun acısı ömür boyu sürebilir.

Malını kaybeden birisinin mağduriyeti yardımla sonlanabilir, birine kızan birisinin kızgınlığı özürle tedavi olabilir.

Burada duygularımız ve hislerimizle hareket ettiğimizi aslında beyan etmek istiyorum. Bir şirkette patronsunuz, yetki sahibisiniz. Daha önce çok kin beslediğin birisi iş talebinde bulunsa şirketin de ihtiyacı olsa önceden beslediğiniz kin sebebiyle o kişiyi işe almazsınız. Mulakatta etkin birisiniz. Kendi partinizin felsefesine uymayana düşük puan, uyana yüksek puan vermek tamamıyla kendinizden olmayanlara beslediğiniz olumsuz duygulardan kaynaklanan bir durumdur. Zengin birisinin bankaya girmesiyle fakir birisinin girmesi arasında büyük fark vardır. Zengin, bütün personel tarafından ayakta karşılanırken, fakire fiş al sıranı bekle derler. Burada menfaat duygusu yatmaktadır.

Bir kimsenin davetine icabet edip diğer birininkine etmemenin altında çeşitli duygular yatmaktadır. Sevgi-saygı, akrabalık ilişkileri, ayıplanma korkusu vs sebeplerle davete icabet edilir, bu duygular hafif kalırsa davete icabet edilmeyebilir. Kavgalar kızma ve öfkelenme duygularına hakim olamama sonucunda ortaya çıkar.

Yıllarca kocasını büyük bir itimatla ocağını bekleyen bir kadın, eşine karşı olan sevgi ve bağlılık duygusunun neticesidir.

Devletler arasında çıkan savaşların altında genellikle "yer-para" yani maddiyat sebebiyledir. Bu maddiyat tutkusu aslında dünyayı ve dünya malını sevme duygusundan kaynaklanıyor. Dünya malına ehemmiyet vermeyenler dünya malı için kavga vermezler. Azla yetinirler. Onlar; gönül zenginliğine önem verirler.

İnanan insanlar Allah Teâlâ'nın emirlerine sarılmaları, nehiylerinden de kaçınmaları korku-sevgi duygularından kaynaklanmaktadır.

16 milyon emeklimizin 9 milyonu 10 bin lira civarında maaşla geçinme çabası içindedir. Yetkili yöneticilerimizin iç dünyalarında acıma duygusu onları rahatsız edecek derecede olsaydı maaşları düzenleme yoluna giderlerdi. O acıma duygusu yetkilileri harekete geçirecekti.

İsrailliler insanlığa karşı zerre misali acıma duygusu olsaydı Filistinli kardeşlerimize bu denli katliam yapmazlardı. Lânet olsun tüm zalimlere. Allah Teâlâ tüm mazlumların yardımcısı olsun. Ölen tüm Filistinli kardeşlerimiz şehittir. Onlar şu anda cennettedirler. Zalimler pek yakında zulümlerinin karşılığını göreceklerdir.

01.03.2024

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.