İDEAL (İDEALİZE EDİLEN) EVLİLİK

Doğum ve evlenme oranının düştüğü, boşanmaların ise yaygınlaştığı bir dönemi yaşıyoruz. İnsanların başkalarına karşı tahammülü yok artık. Zihinlerde idealize edilen evlilikte tahammül veya sabır hiç yok.

Her şey idealize edilmiş durumda: gençlik, evlilik, boşanma, yaşlılık... Velhasıl her durum ve zaman dilimi idealize edilmiş durumda.

Hâkim zihniyetin TV programları ve diziler aracılığıyla düzenlediği bir yaşam var önümüzde ve biz bunları tek doğruymuş gibi algılıyoruz. Aksine cereyan eden durum hemen kınanıyor.

Mesela, İslam'ın öngördüğü evliliğin kolaylaştırılması, masrafların asgarî seviyede tutulması hususu kınanır ve hatta küçük görülür. Öyle ya, düğün dediğin kırk gün kırk gece olmalı, değil mi?

Hâkim zihniyetin dikte ettiği evlilik anlayışında mutsuzluğa, huzursuzluğa yer yoktur. Çünkü evlenen çiftler ruh ikizlerini bulmuşlardır; artık evliliklerinde sorun asla olmaz, mutsuz bir günleri dahi yoktur! İdeal eş, ruh ikizi, ebedî mutluluğun temelidir.

Evlilik hayatı yukarıdaki gibi olmazsa şayet bilinir ki evlenilen kişi ruh ikizi değildir. Onunla mutlu olunamaz; derhâl boşanıp gerçek ruh ikizi aranmalıdır! (Bu süreç, başta boşanma olmak üzere ihanet, zina vb. olaylara da gebedir.)

Hâlbuki idealize edilebilecek ne bir evlilik vardır ne de bir yaşam tarzı. Ne evlilik, ne çalışılan bir iş ne de yaşanılan zaman dilimleri idealize edilebilir. Kişinin tüm yaşantısında sürekli değişiklikler olur ve olmak zorundadır.

Bazen mutlu, bazen mutsuz; bazen iyi, bazen kötü...

Örnek vermek gerekirse, Peygamber Efendimizin evliliklerine bakabiliriz. Bu evliliklerde Peygamberimizin bile ciddi sorunlarla karşılaştığını görürüz. Bu durum bize, Peygamber Efendimizin evliliklerinde bile başından sonuna kadar mutlu bir hayat olmadığını göstermektedir.

Durum, Allah’ın en sevgili kulu, kâinatın kendisinin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Peygamber Efendimiz için bile böyleyse; bizim için mevzunun nasıl olacağını anlamakta zor olmasa gerek.

Sonuç olarak, zihnimizde canlandırdığımız beyaz atlı prens evliliğin devamında beyaz atlı prens olarak kalmayacak; güzelliğine vurulduğumuz eşlerimizin güzellikleri son bulacak, ilerleyen süreçte sevilmeyen, istenmeyen huylar ortaya çıkacak, her şey ve her durum değişecek.

İyiliklerin, mutlulukların, gençliğin, hasılı her şeyin değişkenlik gösterdiği bu dünya hayatında evliliği İslam'ın öngördüğü şekilde yapmak ve devam ettirmek Müslümanın aslî görevlerinden olmalıdır. Yoksa ne beyaz at var ortada, ne kalıcı güzellik, ne kalıcı saltanat, ne ruh ikizi.

“Ruh ikizi yok” demek ne demek diyenler; üçüncü evliliğin peşinde, hâlâ ruh ikizlerini bulma sevdalısı olarak yaşamlarını harap etmeye devam ediyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.