AVAREL VE MARUŞKA'YI BIRAK TA, HAYAT PAHALILIĞINDAN HABER VER EFENDİ ! AKTROL MÜSÜN NESİN !...

Kıymetli dostlarım, hep iltifat almıyorum elbette ; yukardaki gibi târiz ve "eleştiriler" de geliyor..

Yok hayır, kızmıyorum.. Bu meyânda bana "eleştirel tepki" gösterenlerin en azından bir kısmının "yerli ve millî şuur ve hassâsiyeti hâiz" olduklarına inanıyorum. ALLAH(C.C.) muhafaza, memleketimiz 15 Temmuz benzeri darbe/işgal teşebbüsüne bir daha maruz kalacak olsa, bu insanlarımızın bayrağımızı ellerine alıp sokaklara fırlayacaklarından hiç şüphe etmiyorum.

Meselâ sağlık sistemimiz, mavi vatan, doğalgaz keşfi, İHA/SİHA'larımızı artık kendimiz imâl etmemiz, savunma sanayimizde kaydettiğimiz büyük gelişmeler ve ulaştığımız yüksek teknoloji, nükleer elektrik santralleri, AYASOFYA'nın açılması...gibi konularda yapılan anketlerde "destek oranlarının" % 65-90 aralığında çıkması, CHP, İP ve HDP'ye oy veren vatandaşlarımızın büyük bir kısmında, hakikaten çok dikkate alınması ve saygı gösterilmesi gereken bir "yerli ve millî şuur hassâsiyeti" ve "refleksi" olduğunu isbât ediyor.

Onun için, o partilerin liderleri, seçmenlerini "ürkütmemek için" bu konularda "keskin" tavırlar alamıyorlar ; veya en azından "sessiz" kalıyorlar.

Meselâ, TÜRKİYE'nin yüzölçümünün yarısından fazla bir "mavi vatan" (462.000 Km2) kazanmışız, muhalefet'ten "tık" var mı ? 540 Milyar M3 doğalgaz keşfetmişiz, hiçbir tebrik ve sevinç var mı ? Devâsâ ILISU Barajını ve Hidrolelektrik Santrali'ni hizmete almışız, bu konuda tek kelime ettiler mi? Dünyanın en zor coğrafyalarının birinde (YUSUFELİ) en zor inşaatı gerçekleştirmişiz, dünyanın 3. en yüksek barajını inşâ etmişiz, bizim muhalefet karın ağrıları ile kıvranıyor !...Misâl çok kıymetli dostlarım, zaten sizler de biliyorsunuz..

Evet, onların bu tavırları ve Joe Bıden'ın "cesâretlendirmesine" itiraz etmemeleri ve son olarak ABD Büyükelçisi ile görüştüklerinin ortaya çıkması, "dışardan güdümlü" olduklarını fazlasıyla isbât ediyor. Onun için, bu partilerin yöneticilerine ve kadrolarına "hakikati göstermek için" nefes tüketmek, boşuna yorgunluk olur ; onlar hakikî bir ihânet ve hıyânet içindeler ve bunu "taammüden" (bilerek ve isteyerek) yapıyorlar.

Fakat, bu partilere oy veren vatandaşlarımıza, gerçekleri anlatmaktan ve bunu da gayet samimî ve saygılı olarak yapmaktan, asla vazgeçemeyiz. Onun için, paylaşımlarda ve yorumlarda, bu partilerin seçmenlerini rencide edebilecek ifâdeler kullanılmasını kat'iyyen tasvip etmiyorum.

"Kabul etmiyorlar, bildiklerinden sapmıyorlar" denilmesin ; gayret bizden, tevfik ve hidâyet ALLAH(C.C.)'dandır ; biz, bize düşeni yapmakla mükellefiz.

..........

Hayat pahalılığının son zamanlarda iyice artmasının bazı sebepleri var :

1. 2019'un son aylarında ortaya çıkan ve hâlen devam etmekte olan Coronavirüs sâri (bulaşıcı) hastalığının, ekonominin bütün sektörlerini etkilediğini görüyoruz. Hastalığın yayılmasını engellemek için alınan tedbirler ve zaman zaman uygulanan kapanmalar, karantinalar, tâhditler - ki, hâlen de bu tedbirler tam olarak kaldırılmış değil - bilhassa üretim-nakliye-tedârik sektörlerini vurdu ; "arz"da sıkıntılar yaşandı, "daralma"lar oldu. Bu daralmalar, "mâliyet"e aksetti Alınan tedbirler tesirini gösterip te tedbirlerde nisbî gevşemeler yapılınca, 2021'in başından itibâren "talep" hızlandı. 2020'de "ertelenen" ihtiyaçlar da bunun üzerine binince, zaten daralmış olan "arz", "talep"i karşılayamaz oldu ; bu da dünya genelinde fiyatların birkaç kat artmasına sebep oldu.

Petrol ve doğalgaz'da dışarıya bağımlı olan TÜRKİYEMİZ de, bu aşırı pahalanan enerji hammaddelerinin ve sanayide kullandığı emtiânın fiyatlarının aşırı yükselmesinden etkilendi elbette..

2. Hammadde ve enerji fiyatlarındaki yükselmeleri bahane eden bir kısım sanayici ve tedârikçiler ve zincir marketler, sattıkları ürünlere ve verdikleri hizmetlere fâhiş "bindirmeler" yaptılar. Bazı sanayiciler ve üreticiler de (tarla veya çiftlik üreticilerini kasdetmiyorum ; onlardan ürün alıp ta, fabrikalarında işleyenleri kasdediyorum), ürettikleri malı "stoklayarak" piyasayı bilhassa "daralttılar" ve fiyatların yükselmesine sebep oldular. Ki, vatandaşlarımızın en fazla canlarını yakanlar da, bunlardır.

3. Hükümetimiz bütün bu olup bitenler karşısında, elbette ki boş durmuyor. Piyasa denetimlerini yapıyor. Meselâ Rekabet Kurulu 28 Ekim 2021'de büyük zincir marketlere ve bir tedârik firmasına ağır cezalar verdi :

BİM : 958.129.194 TL

A 101 : 646.582.329 TL

MİGROS : 517.672.762 TL

ŞOK : 384.369.370 TL

CARREFOURSA : 142.469.772 TL

SAVOLA GIDA : 33.316.497 TL

(Bu SAVOLA GIDA, Yudum, Sırma ve Afia gibi ürünlerin de üreticisidir)

Firmalar, kendilerine verilen bu cezalara itiraz ettiler ve mahkemeye mürâcaat ettiler amma, Rekabet Kurulu'nun delilleri çok sağlam. Firmaların bir "kartel" oluşturdukları ve fiyatları beraberce manipüle ettikleri ortaya çıkarılmış vaziyette. Hiçbir mahkemenin, bu delilleri "yok" saymasına imkân yok. Eskiden olsa, Fetöcü hakimler ( ?!!! ) "himmet" mukabilinde onları "temiz"e çıkarabilirlerdi !... Yanılmıyorsam 2010'dan önce EPDK, başta OPET, Petrol Ofisi, Shell, BP olmak üzere bazı Akaryakıt Dağıtım Şirketlerine, kaçak akaryakıt ve vergi kaçırma sebepleriyle 2 Milyar 650 Milyon liradan fazla (eski para ile 2 Katrilyon 650 Trilyon TL) ceza vermişti de, işin sonunda, DANIŞTAY'da çöreklenmiş Fetöcü hâkimler, "yürütmeyi durdurma" kararı alarak, bu cezayı iptâl etmişlerdi !

Market zincirlerine bugün kesilmiş olan, eski para ile 2 Katrilyon 682 Trilyon 539 Milyar TL cezanın "yürütmesini durduracak" hâkim, hâlen adâlet cihâzımızda var mı, bilemiyorum..

4. Fâhiş fiyatların ortaya çıkmasında, mevcut idârî ve adlî cezaların "caydırıcı olmamasının", ana sebeplerden birisi olduğu kanaatindeyim. Nitekim Cumhurbaşkanımız'ın tâlimatları ile Adâlet Bakanlığımız harekete geçti ve Meclis'e, "cezaların artırılması" istikametinde bir tasarı getirildi. Tasarının teferrûâtı hakkında bilgi sahibi değilim. Lâkin, bu suçları işleyenler ile "gıda tâğşişi/hilesi" yapanlara, adlî cezalardan ayrı olarak, işyerlerine ve menkul ve gayrımenkullerine el konulması, bir daha hiçbir ticârî, siyâsî ve sivil toplum (vakıf, dernek, kulüp v.s.) faaliyetine katılamamaları, hiçbir belediyede vazife alamamaları cezaları verilir ise, ancak "caydırıcı" olabilir.. Aksi halde, mevcut ve mer'i para cezaları, değil iki kat, 10 kat bile artırılsa, bu suçların önüne geçilemez !

5. TÜRKİYEMİZ'e karşı bilhassa 2018 Ağustos ayından itibâren, ABD/İngiltere kaynaklı bir "ekonomi/finans" taarruzu yapıldığını, Dolar ve Avro başta olmak üzere, bazı dövizlerin fiyatlarının, "içerden de destek alınarak" aşırı yükseltildiğini" görüyoruz. Bu dövizlerin yükselmesi, aslında bir veçhesi ile ekonomimize faydalı da oluyor. Dış pazarlarda rekabet gücümüz ve dolayısıyla da ihracatımız artıyor. Bu da "üretim"i ve "istihdâm"ı tetikliyor. İthâlât frenleniyor, döviz kaybımız ve dolayısıyla da dış ticâret açığımız azalıyor. İhrâcat-ithâlât makası, lehimize olarak kapanıyor.

Fakat bir taraftan da, içerde ithâl hammadde kullanılan maddelerin mâliyetleri yükseliyor, fiyatları artıyor. Yani işin böyle de bir menfî tarafı var.

Burada dikkat edilmesi icap eden şey, "istismarların / fırsatçılığın / stokçuluğun" önlenmesi ve döviz fiyatlarını aşırı yükseltmede dışarısı ile işbirliği içinde olan hâinlerin deşifre ve teşhir edilerek, "hayatlarını söndürecek" cezaların verilmesidir. Nitekim Cumhurbaşkanımız DDK'ya (Devlet Denetleme Kurulu), bu "işbirlikçiler"i araştırması istikametinde vazife vermiş bulunuyor.

Bu işbirlikçilerin içinde TÜSİAD'ın, KOÇ'ların YAPI KREDİ BANKASI'nın, İŞ BANKASI'nın, GARANTİ BANKASI'nın, İNG BANK'ın olduklarının tesbit edilmesi halinde, hiç şaşırmayacağımı söylemek isterim.

6. Fâhiş fiyat artışlarının ve stokçuluğun önlenmesi için alınabilecek tedbirlerden birinin, "tanzim satış mağazaları açılması" olduğu kanaatindeyim. Nitekim Cumhurbaşkanımız bunu yapacaklarını daha önce açıklamışlardı. Başka bir tedbir de, TMO'nun, satınaldığı gıda maddelerini çeşitlendirmesi, depolama kapasitesinin artırılması, soğutmalı depolar yapmasıdır. Keza, Et ve Balık Kurumu da aynı tedbirleri,- süt ürünlerini de iştigal sahasına dâhil ederek - almalıdır.

7. "Yerli ve millî şuur ve hassâsiyet" sahibi olan ve elinde sermayesi bulunan vatandaşlarımızı, bir kooperatif veya bir limited şirket veya anonim şirket çatısı altında birleşerek, şer ve küfür cephesinin manipüle ettiği bütün sektörlerde üretim-depolama-dağıtım yapmalarını tâvsiye ediyorum. Elinde altını, dövizi, lirası olan vatandaşlarımızı, ZİRAAT, HALKBANK ve VAKIFBANK'ın uhdelerinde bulunan "KATILIM BANKALARI"na tevdi ederek, hem dövizin ve hem de "işbirlikçilerin" belini kırmalarını ve böylece "ekonomik cihâdımız"a destek olmalarını istirhâm ediyorum. Bu Katılım Bankaları "helâl"dir ve son derece profesyonel çalışıyorlar, TÜRKİYEMİZ'in "nâmerde muhtaç olmadan" gelişmesine çok büyük katkı sağlıyorlar. Bugün içinde bulunduğumuz şartlar muvâcehesinde, yastık altında para / altın bulundurmak hiç hoş değildir. Hele hele Dolar / Avro bulundurmak, işbirlikçiler ile işbirliği yapmak gibidir !

8. Hükümetimiz, vatandaşlarımızı rahatlatmak için elinden geleni yapıyor ve yapacaktır inşallah, buna inanıyorum. İcap eden tedbirler de, öyle "pansuman tedbir" değil, "köklü tedbirler" olacaktır. Karşımızdaki şer ve küfür cephesi, bizi midemizden vurarak, Hükümetimizi devirmek ve memleketi "işbirlikçilerine" teslim etmek istiyor ! Şu halde bize düşen, başımızdaki insanlara daha fazla sahip çıkmak, omuz vermek, destek olmaktır. Evet, bir "ekonomik cihâd" yapıyoruz ve bu cihâdın "mücâhidi" pâyesini ihrâz edip etmemek, bizim elimizde..

9. AK Parti Hükümetleri'nin ektiği tohumların en güzel meyvelerini, 2023-2028 Arasında yemeye başlayacağız inşallah. Bunları saymaya kalksam, bu yazı okunmaz hale gelir. Onun için, dışardaki düşmanlarımız işbirlikçi muhalefeti kullanarak, vatandaşlarımızın bugün içinde bulunduğu hoşnudsuzluğu istismâr ediyor bir "erken seçim" ile AK Parti'yi iktidardan uzaklaştırmak ve bizi o meyvelerden mahrum bırakmak istiyor ! Zaten, iktidara gelirler ise, bütün yatırımları ve projeleri durdurduracaklarını da açık açık söylüyorlar...!

..........

Bu hususları "muhalif" vatandaşlarımıza sabırla, teenni ile, saygı ve samimiyetle anlatalım kıymetli dostlarım. Öfkelenmeyelim, vitesten atmayalım, sâdece "üzerimize düşeni" yapalım. Hidâyet ALLAH(C.C.)'dandır ve "insanların çoğu nankördür", bunu unutmayalım. Peygamberler'in (Aleyhimüsselâm) hayatlarından ibret alalım ; bazıları onlarca sene gayret gösterdikleri hâlde, kimseyi iknâa muvaffak olamadılar ; biz kimiz ki "sözümüz dinlenmiyor !" diye feryâd edelim ?!

Ya direnerek İZZET veya teslim olarak ZİLLET...

Herkes, tercihinde serbest...

Selâm ve dua ile kıymetli dostlarım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.