İşçilikten Mühendisliğe ve İş İnsanlığına

İşçilikten Mühendisliğe ve İş İnsanlığına

OSTİM Teknik Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi, İş ve İnşaat Makineleri Kümelenmesi’nin (İŞİM) üyesi HİDROMEK A.Ş.'nin Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı, değerli iş insanı Hasan Basri Bozkurt darı bekaya irtihal etti.

Merhum Bozkurt, yaşamı boyunca ülke için çalışmanın, birlikte hareket etmenin, paylaşmanın en güzel örneğini ortaya koydu. İşçilikten mühendisliğe adım attığı yılların berrak simgesi HİDROMEK A.Ş., alın teriyle çok çalışmanın, sürekli iyileştirmenin, markalaşmanın, küresel rekabetin bir sonucu olarak ay yıldızlı bayrağımızı dünyanın dört bir tarafında dalgalandırıyor.

Hasan Basri Bozkurt, 19 Aralık 2015 tarihli İŞİM Genel Kurul Toplantısı’nda hayat hikayesini anlatmıştı. Bozkurt diyor ki, “Kazancımızı biz sürekli işimize yatırıyoruz. Biz, bir işe odaklandık. Yatırımlarımızı hep özsermayemizle yaptık. İsraftan ve lüksten kesinlikle kaçındık. Takım çalışmasına önem verdik. Öneri ve eleştirileri dikkatle dinledik.”

1965 yılında meslek lisesini bitirerek Karayolları’nda işçi olarak işe başladım. 2 yılı çalıştım. 2 yıl içerisinde; hem kendimin gelişmesi hem de ülkeme daha fazla faydalı olabilmek için tahsilime devam etmemin faydalı olacağını düşündüm. Yıldız Teknik Okulu’nun imtihanlarına girdim, kazandım. Karayolları da burs vererek beni destekledi. 1971 yılında mühendis oldum, 1972’de de yüksek lisansımı tamamladım. Mezuniyet sonrası Karayolları’na mühendis olarak döndüm. Karayolları’nın bir özelliği vardı; mühendisleri işbaşı yaptırmadan önce 6 ay süreyle; makine parkında bulunan makinelerin tanıtımını yapıyor; çalışma prensiplerini, kullanımını, arızalarını ve bakımlarını öğretip, ondan sonra mesuliyet veriyordu.

Amerika parasıyla bile yedek parça vermedi

Bu eğitimimi tamamladıktan sonra Karayollar’ında Atölye Şefi olarak işe başladım. 1974 yılında Kıbrıs Barış Çıkarması oldu. Kıbrıs Barış Çıkarması’nı müteakiben Karayolları, Amerika’da, parasının olmasına rağmen makinelerinin yedek parçasını alamamayla karşı karşıya kaldı. Biz o zaman “Ne yaparız?” diye düşündük ve buna çare olarak piyasa imkânlarıyla, Karayolları’nın imkânlarıyla birçok parçayı kendi bünyemizde yaptık. Her yaptığımız parça kendimize biraz daha güven verdi. Kendimizi biraz daha motive etti. Bir sonraki için bir tecrübe sahibi olduk.

1977… HİDROMEK’in temelleri atılıyor

Eskiden beri hayalimde olan kendi işimi kurmaktı. Karayolları’nda iş makineleri bakımıyla, kullanılmasıyla, revizyonuyla deneyim kazanmam bana güven verdi. İdari konularda da deneyim sahibi olmuştum. 1977 yılına gelince Karayolları’ndan ayrılıp kendi işimi kurmaya karar verdim. Siteler’de, Demirciler Sitesi tarafında çimento ve demir deposu olarak kullanılan 200 metrekare büyüklüğünde bir yeri kiraladık. Ne çalışma şartları uygun ne de çevre uygun. İş makinesi revizyonuyla başladık, yedek parça imalatını da devam ettirdik. Aynı zamanda Karayolları’nda bende büyük bilgi bırakan, iş makinelerinin temeli olacak ziraat traktörlerine kepçe kanal kazıcı ataşmanı yapmaya başladık. Yaptığımız ataşmanlar, tarım traktörünün iş makinesi gibi kullanılıyordu.

O günlerde zaten Demirel Hükümeti diyordu ki, “70 sente muhtacız”. Hiçbir şeyi dışarıdan alamıyorduk. Kanal kazıcı yapacağız, valflerin ithal olması lazım; yerli imalatı yok. Ne yapacağız? Tasarımıyla ilgili İstanbul’da bir takım insanlarla görüştük, yaptık. Silindir, pompa yapılacak; yaptık. Tarım traktörlerinin iş makinesine dönüşümüyle oluşan makineler bizi tatmin etmiyordu. Fakat o tarihte birçok belediye bizim makinelerimizi alıp, hizmetlerini görüyorlardı. Hatta 1988 yılında tüm Ankara’nın doğalgaz borularının kanallarını, bizim traktör kepçelerimiz kazdı. Bu traktör kepçeler, tam anlamıyla bir iş makinesi değildi. Direksiyonu mekanik,  hidroliğe çeviriyorduk, akslar zayıf; kuvvetlendiriyorduk.

HMK 80 ortaya çıkıyor

Dört ayrı yerde yerimiz oldu ama hepsi de çimento deposu. Kabin geliyor kamyonla 10 kişi indiriyor… İstanbul yolu üzerinde bir arsa satın aldık. Üretim konusunda belli bir deneyim sahibi olmuştuk. Aynı zamanda sermaye birikimimiz de olmuştu. Zaman, bu işe uygun bir makinenin yapım zamanıydı. 1989’da; Türk sermayesi, Türk dizaynı ve tamamı Türk malı olan HMK 80 makinemizi yaptık kepçeden sonra.

1994 yılında bizim için dönüm noktası olan bir olay oldu. Fransa’da telehandler konusunda dünyanın bir numaralı firması Manitou firması var. Gittim, “Sizinle iş birliği yapmak istiyorum.” dedim. Geldiler, gittiler. Müzakereler sonrası bir pazarlama firması ortaklığı kuracağız, ısrar ediyorlar; “Yüzde 50’den fazlası bizim.” kabul etmedik, “50-50 olacak.” dedik. 50-50 ile başladık. Aynı zamanda orada yapılan ürünleri bu firma satacak, biz de bir model makineyi fabrikamızda imal edeceğiz. Sincan’daki fabrikayı yaparken Manitou’nun patronu geldi. Kendisine “Burayı tamamen mühendislik bürosu yapacağız.” demiştim. Dedi ki, “Ben senin yerinde olsam burayı önce pazarlamacı, satıcılarla doldururdum.” O güne kadar müşteri geliyor, bize sipariş veriyor. Sipariş alan durumundaydık. Bu bizim kafamıza dank etti. Bunun çok faydasını gördük ve 1994 yılında da ilk defa telehandleri Türkiye’de imal etmiş olduk.

1999’a kadar geçen 10 yıl içerisinde kendimizi geliştirmek, daha kurumsal şirket olabilmek maksadıyla çalışmalarımızı sürdürdük. 1999 yılına gelince kendimizden emin olduk; yaptığımız makineleri yurt dışına da satabiliriz. 2000 yılına gelince beko loderlerimiz var, başarıyla çalışıyor, yurt dışına ihraç ediyoruz. Bunun yanına ürün gamımızı genişletmemiz lazım. 2000 yılında tasarımı, know how’u, üretim teknolojisi bize ait olan 22 tonluk bir ekskavatör tasarladık, geliştirdik. Ondan sonra 30 tonunu, 49 tonunu ve birçok modelini yaptık.

İspanya, Fransa, Rusya ofisleri açılıyor

2007 yılı… İhracatımız büyüyor, Avrupa’ya açılmamız lazım. İspanya’ya da ihracatımız hızlı gidiyor ama oradan arada bir, “Yedek parça tam zamanında gelmiyor, servis problemi var.” sesleri geliyor. “Eyvah. Biz burada kalıcı olamayacağız, hemen gidelim orada bir iş yeri açalım.” dedik ve açtık. Çok da doğru bir şey yapmışız. Şu anda ispanya da iyi durumdayız, Fransa’da ofisimiz var; Avrupa ülkelerinin idaresi oradan yapılıyor. 2012 yılında buna benzer bir şeyi Rusya’da kurmak için teşebbüs ettik ve kurduk.  

Kazancımızı işimize yatırıyoruz

Kazancımızı sürekli işimize yatırıyoruz. Ben, şirketten bugüne kadar sadece maaş alan bir insanım. Maaşımdan fazla aldığımda ay başında maaşımdan kesiyorlar. Biz, bir işe odaklandık. Yatırımlarımızı hep özsermayemizle yaptık. İsraftan ve lüksten kesinlikle kaçındık. Takım çalışmasına önem verdik. Öneri ve eleştirileri dikkatle dinledik. Ben bir yere gittiğim zaman, bir makinemizi gördüğüm zaman operatörün yanına gider, “Bu makine ile ilgili 5 tane sorun söyle. Bir 5 tane daha söylersen bir altın vereceğim, bir 5 daha söylersen bir altın daha.” derdim. Her gördüğüm operatöre, makine sahibine, “Beni eleştir; ne eksiğim varsa, ne önderin varsa söyle.” ricasında bulunurdum.

Mitsubishi ile Türk pazarlığı

2013 yılında ürün dalımızı genişlettik; yükleyici yaptık. Fakat çok hızlı ürün geliştirilip ortaya konulamıyor. Düşündük; greyder yapmalıyız ama nasıl yapmalıyız? Japon firması var; Mitsubishi. Tesislerini satmak istiyor. Uzun müzakereler sonrası el sıkıştık. Türk pazarlığı yaptık ve firmayı satın aldık. Şu anda o firma Tayland’da üretime devam ediyor, çalışanlarıyla birlikte binasıyla birlikte. Böylece ASEAN ülkeleri dediğimiz ülkelere ulaşmamız kolaylaştı.

Öyle bir ekip oluşturduk ki dünyanın en prestijli tasarım ödüllerini aldık. Teslimat süresi; bunda da rekabetçi olmak gerek. Satış sonrası hizmetlerde rekabetçi olmak gerek. Ürününüzün hem ulusal hem de uluslararası normlara uygun yapılması gerekiyor. Global müşteri kitlesini hedef alarak üretmek gerekiyor. Ürüne katma değer kazandıran özelliklerin olması, ürünün yenilikçi üyeleri bu bizim tercih edilmemiz için gerekli unsurlar. Peki bunu nasıl yapacağız? Bunun için modern bir üretim tesisi… Bu tesiste kullanılacak ileri teknoloji, yetkin ve nitelikli insan kaynağı, güçlü bir Ar-Ge, iyi bir pazarlama stratejisi, güçlü bir satış pazarlama ağı, satış sonrası hizmet desteği ve alanında ihtisaslaşmış bir tedarikçi ağı…

Başarımızda OSTİM’in katkısı büyük

Hidromek’in kalkınmasında OSTİM’in bize katkısı çok. Çünkü bizim birçok tedarikçimiz burada. Onların iş birliği, katkısı ve destekleriyle bugün bu noktaya gelebildik. Biz 4 kişiyle başladık, şimdi 2 bin kişiyiz. Dünyanın birçok ülkesine ihracat yapıyoruz. Türkiye’deki ilk 500 içerisinde 108. sıraya geldik. Dünya iş makineleri sıralamasında da 46. sıradayız. Bizim başarıya ulaşmamızda OSTİM’in katkısı son derece büyük.

Ostim Gazetesi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.