Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

SEVGİ ÜZERİNE

SEVGİ ÜZERİNE

Sene 1996-1997 Eğitim- Öğretim yılıydı. Samsun ili, Terme ilçesi Kocaman Kasabası merkezinde bulunan Kocaman İlkokulu'nda görev yapıyordum. Şimdi olduğu gibi o zaman da 1.Sınıf okutuyordum. Tam 50 öğrencim vardı. O zamanlar piyasada öğretmen bolluğu yoktu. Boşta gezen sınıf öğretmeni de yoktu. Müdür Bey sınıfı bölmek için Milli Eğitimden öğretmen istemesine rağmen öğretmen verilmedi, o sınıf 50 kişiyle devam etti.

Terme'nin mağazalarında gezerken daha önceden tanıdığım bir genç bayan öğretmene rastladım. Yanında da yaşlıca bir adam vardı.

-Merhabalar dedim.

- Bayan öğretmen, merhaba dedikten sonra " Bu benim emekli sınıf öğretmeni babam, bu da meslektaşım Mustafa Bey" dedi.

Hasbihal esnasında, "1. Sınıfı okutuyor, 50 tane de öğrencim var" değince, tecrübe sahibi, emekli öğretmen, hiç unutamıyacağım bir soru sordu bana :

-1. Sınıfı okutmanın hatta iyi öğretmen olmanın sırrı nedir? diye sordu.

- "Bu soruyu soran cevabını daha iyi bilir " demem üzerine; bana mesleğimin en güzel dersini verdi.

-"SEVGİDİR" öğrencilerini sev, sevdiğini hissettir, gerisi gelir" dedi.

Hayatımın en güzel dersini hemen oracıkta hem de ayakta o muallimden alınca, ertesi gün okula varınca, öğrencilere daha bir sevgiyle yaklaşmaya başladım. O sevgi sayesinde hepsi daha eğitim-öğretim bitmeden okumaya geçti. Sene sonunda harika okuyorlardı. 3 ay yaz tatilinden sonra 2.Sınfa başladığımızda hiç birisi okumayı unutmamıştı. 2. Sınıfta 2 ay gibi kısa bir süre daha onlarla devam ettim. Okul idaresinin idaresizliği yüzünden tayin istemiştim.Tayinimin başka okula çıkması üzerine oradan ayrıldım.

Ayrılışım esnasında tüm öğrencilerim ve ben hüngür hüngür ağlıyorduk. Hayatımda yaptığım en büyük hatalardan birisi o sınıfımı "yetim" bırakarak onlardan ayrılışımdı.Her şey rağmen orada kalmalıydım. Sonradan pişman oldum. O sevgili öğrencilerimle aramızda kuvvetli sevgi bağı oluşmuştu. O sevgili öğrencilerimi hiç unutmadım. Buradan onlara sevgilerimi ve dualarımı yolluyorum.

Her şeyin başı sevgidir. Sevgi, başta kendine sonra diğer insanlara, canlı ve cansız varlıklara kısaca bütin nebadata karşı duyduğu, hissettiği, çok kuvvetli bir manevi mekânizmadır. Sevgiyi kelimelerle tarif etmek mümkün değildir. Sevgi duygusu insanın bütün duygularını ve devranışlarını etkileyen bir içsel duygudur.

Sevgi kelimesi Kur'an'ı Kerim'de çok geçer. "Vellahu yuhibbus sabiriin, yuhibbul muhsinin, Allah Teâlâ sabredenleri sever, Allah Teâlâ güzel iş yapanları sever" şeklinde ilâhi sevgiden bahseden ayetler vardır. Sevgi esasen Allah Teala'nın bize verdiği harikulade bir duygudur. Esasen her varlığa belli bir oranda sevgi duygusu vermiştir. Sevgi olmasa yaşam çekilmez hal alır, canlılar biribirini kırar.

Dinimize göre en çok Yüce Rabbimizi, sonra peygamberlerini, sonra da anne- babasını sevmelidir. Ardından diğerleri gelir. Böyle yapılmadığı takdirde ne olur sorusunun cevabını Tevbe Suresi'nin 24. Ayeti'nden alalım.

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”

"Yaratılanı severiz yaratandan ötürü" sözünü hep söyleriz. Gökyüzünü süsleyen milyarlarca yıldızların ihtişamını düşünmek, güneşi, ayı, dünyayı, dağları, taşları, ovaları, denizleri, ormanları sevmek, bunların harikulade birer eser olduğunu düşünerek müessirine (yaratıcısına) ulaşmak, sonra da, "vehuvel aliyyul aziim' demek, o yüce kudretin karşısında eğilmek, rukü ve secdelere varmak, yaratılanı yaratandan ötürü sevmek olur. Böylece ilahi sevgiyi en yüksek derecelere çıkarmış oluruz. Bu aşkla, heyecanla, sevgiyle, sevemeyeceğimiz bir varlık olmaz. İnsanları, fakir-zengin, çirkin-güzel, yetkili-yetkisiz,şöhretli-şöhretsiz, Kürt-Türk...ayırımı yapmadan severiz.

Hayvanları, bitkileri severiz, onlardaki ihtişamı görürüz, o ihtişam karşısında bizim acziyetimizi anlamış oluruz. Bu durumda Yüce Allah'a karşı olan sevgimiz ve teslimiyetimiz artar. Hiç bir canlıya zarar vermemiş oluruz. İlâhi mesajlarla belirtilen ölçüler içerisinde bize sunulan bu ni'metlerden istifade ederiz. "Rabbena ma halekte haza batılâ", "Rabbimiz sen batıl şey yaratmaktan münezzehsiin" prensibiyle hareket ederiz.

. İlâhi ölçüler içerisinde hareket etmediğimizden hem sosyal hayatı yaşanmaz hale getirdik, hem dünyamızın ve atmosferin kimyasını bozduk. Böylece dünyayı yaşanmaz hale getirdik, ormanları kestik yaktık, denizleri kirlettik, ses ve ışık kirliliğini her tarafa yaydık, kimyasal ilaçlar ve sunni gübrelerle bitkileri ve içinde yaşayan canlıları öldürdük, kısaca "ekini-nesli" bozduk. Sonuç itibarıyla bunların bozulmasıyla bizim ruhumuz ve bedenimizin sağlığı da bozulmuş oldu

Her şeye rağmen rahat yaşamak için sevmeye ve sevilmeye ihtiyacımız vardır. Hangi yaşta olursak olalım sevmek ve sevilmek beden ruh misali gibidir. Ruh bedende olduğu sürece sevgi de vardır. Şurası muhakkak ki gerçek sevgi "Allah" sevgisidir. Bütün sevgilerin kaynağı ilâhi sevgiye dayanır. Allah Teâlâ bizleri kendi sevgisinden mahrum bırakmasın, bizleri sevdiği kulların zümresine dahil eylesin inşallah. Sevgiyle kalın, selâmette kalın...

10.12.2023

M. Cemal TOMAR

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.