Prof. Dr. Ali Rıza GÜL

Prof. Dr. Ali Rıza GÜL

Yeni Kahramanımız Diyarbakırlı Ramazan (!)

Biz hiç gerek yokken insanları dev aynasına taşımakta ve kahraman ihdas etmekte pek mahiriz. Zaman zaman bunun olumsuz sonuçlarıyla da karşılaşırız, ama nedendir bilinmez, yine de bundan vazgeçmeyiz. İsim saymaya gerek yok, aslında vasatın bile altında olan pek çok kişi Ortadoğu kültürlerinde sırf bu yüzden çok büyük adam muamelesi görebilmiş, sıra dışı laflar edebilen bozuk kişilik sahiplerinde keramet aranabilmiş, uçmayanlar uçurulabilmiş ve daha pek çok üstün özellik hiç de hak etmeyenlere yakıştırılabilmiştir.

Son günlerin popüler konusu Diyarbakırlı Ramazan hikayesini ben şahsen bu bağlamda değerlendiriyorum; dahası böyle değerlendirilmesi gerektiğini de düşünüyorum. Birkaç gündür sosyal medyada bu kişi hoca olarak gösteriliyor, İslam davetçisi olarak lanse ediliyor; yetmiyor, bir de veli ilan ediliyor. Abartıların ardı arkası kesilmiyor, adamı neredeyse peygamber ilan edecekler. Meğer adam ne büyük bir hazineymiş de bizim haberimiz yokmuş. Vah ki ne vah! Yazık bize!

Bizim dindar kesimin bu müthiş adamı(!) sahiplenmesiyle birlikte bir anda kendimi olayın içinde buldum. Pek çok kişinin mesajlarını ve paylaşımlarını dikkatle okudum. Neticede merakım arttı. Bütün işimi gücümü bırakarak bu olayın kahramanının videolarını tek tek dinlemeye başladım. İzlediğim ilk videosunda bu kişide ilginç bir durum olduğunu hemen farkettim. Yani karşımızda çok da normal bir kişilik yoktu. Yaklaşık 6-7 yıl önce Kur’an’a ve İslam’a merak salmış, -söylediğine göre- dini konularda kendini yetiştirmeye gayret etmişti. Dini tahsili yoktu. Arapça da bilmiyordu. Dini ilimlerden ise neredeyse tamamen bihaberdi. Ama dini konularda ahkam kesiyordu, en çetrefilli ayetleri bile çağdaş fen bilimlerinin ışığı altında hemencecik hallediveriyordu, düştüğü çelişkiler ise azımsanmayacak kadar çoktu.

Küçük dilimi yutmuştum. Dini cenahtan pek çok kişinin açıkça İslam davetçisi ve veli ilan ettiği kişi bu muydu? Allah Allah, bu işte bir yanlışlık olmalıydı. Fakat bizim mahallede din-iman davası dedin mi akan sular dururdu, dedi-kodular revaç bulurdu, asılsız haberler dahi prim yapardı, hamaset ayyuka çıkardı. Bunları hatırlayınca yine böyle bir komplo ile karşı karşıya olduğumuzu düşündüm. Hâlâ da aynı kanaatteyim.

Ramazan olayının bir başka yönü daha var ki, o buraya kadar anlattığım sansasyonlardan daha vahim. Paylaşımların kahir ekseriyetinde Ramazan’ın PKK taraftarlarının şikayetleriyle hapsedildiği ve psikiyatrik tedaviye başlatıldığı yazılıydı. Bu paylaşımlarda çok net bir biçimde devletimizin ve mahkemelerimizin PKK taraftarlarının arzu ve istekleri doğrultusunda hareket ettiği algısı oluşturuluyordu. Ramazan’ın durumunu teşhis eden hekimlerimize güvenilmiyor, hiç tanımayan kişiler tarafından dahi onun hiçbir psikolojik sorununun bulunmadığı iddia ediliyor, aksine asıl delinin bu hekimler olduğu hiç tıp tahsili yapmamış kişiler tarafından tevile yer bırakmayan açık cümlelerle ifade ediliyordu. Yani işin içinde hekimler ve hakimler üzerinden devleti nahak yere ve sorumsuzca itibarsızlaştırmayı hedefleyen çok kurnazca bir oyun tezgahlanıyordu. Fakat bizim mahalle yine uyanmıyordu, uyananlara da çok iyi bakılmıyordu.

Aymazlık bu noktada da kalmıyordu. Hiç kimse bu Ramazan kim diye araştırma ihtiyacı hissetmiyor, daha önceden işlediği bir suç var mı yok mu, varsa ceza almış mı almamış mı diye sorgulamıyor, anlattıklarını akıl süzgecinden geçirmiyordu. Aksine pek çok kişi Ramazan’ın boy boy fotograflarını yayınlıyor, videolarını paylaşıyor, hamaset dolu hezeyanlar savuruyor, o kadar tıp uzmanının teşhisini görmezden geliyor, haksız yere devleti suçluyor, hukuk sistemini itibarsızlaştırıyor, yöneticilere ayar vermeye çalışıyordu. Halihazırda da olay büyük oranda yine böyle devam ediyor, maşallah...

Yanlış anlaşılmasın, bizim Ramazan’la hiçbir sorunumuz yok. O nevi şahsına münhasır bir kişi. Göründüğü kadarıyla İslam konusunda da oldukça samimi. Fakat İslam’ı ve Kur’an’ı doğru dürüst bilmiyor, bilmediğinin farkına varamıyor, sistematik düşünemiyor, buna rağmen her konuda en doğruyu bildiğine inanıyor, bu yüzden inatçı ve ısrarlı tavırlar sergiliyor, yol yordam da bilmiyor, neticede etrafını rahatsız ediyor. Yani Ramazan ne bir hoca ne de bir veli, Kur’an’dan kendine göre doğrular çıkaran ve bunları kendi çapında etrafına kabul ettirmeye çalışan bir kişi. Büyütecek bir şey yok ortada. Ancak biz bu işin bu noktada durup durmayacağını kestiremiyoruz. Asıl tehlikeli olan da işte bu. Ramazan etrafındaki bu heyecan verici teveccühe şahit olunca akıntıya kapılarak kendinde büyük meziyetler görüp mehdiliğini filan ilan ederse şaşırmayalım. Adlarını zikretmeyi bile zait gördüğüm bazı kişiler benzer hikayelerle ortaya çıkmadı mı?

İtiraf etmem gerekirse bu satırları yazarken halimize çok üzüldüm. Sansasyonlara ve provokasyonlara bu kadar açık olmamızdan çok kaygılandım. Ayetin açık ifadesine rağmen olayın aslını araştırmamamızdan kaygılandım. Özellikle de Kur’an’ın açık emirlerine rağmen aklımızı ve basiretimizi bu kadar devre dışı bırakmamıza kahroldum. Durup dururken bir kahraman daha ürettik, hayırlı olsun! Daha ne diyeyim, işin vahametine nasıl dikkat çekeyim, aymazlığımızı daha nasıl anlatayım, bilemiyorum? Biz ne zaman akıllanacağız?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
2 Yorum