BU YANLIŞA KİM DUR DİYECEK

DİLİNE YABANCI KALANIN TARİHİNE DE YABANCILAŞMASI KAÇINILMAZDIR

Türkiye gibi bin yılların yoğurduğu bir medeniyetin, Türkçe gibi kökleri derin, anlamı geniş, sesinde bir milletin ruhu saklı olan bir dile sahip bir ülkenin; kendi diline sırtını dönüp yabancı dillere hayranlıkla yönelmesi, en hafif tabirle bir özsaygı krizidir. Bu toprakların irfanı kendi dilinde saklıyken, başka dillerin kapısında bekçilik yapmak; bilime katkı değil, kendi kültürünü göz ardı etmektir.

Akademisyen alımlarında yaşanan durum da bu çarpıklığın somut bir yansımasıdır: Türkçeyi, kendi bilim dilimizi hakkıyla kullanamayanlar; birkaç aylık kurslarla alınan yüzeysel bir yabancı dille “yeterlilik” kazanmış sayılıyor. Bu sınavlar geçiliyor ama geriye ne kalıyor? Unutulan bir dil, işlevsiz bir belge ve bilim üretmeyen bir sistem… Bu, ilim ciddiyetinin değil, şekilcilik ve göstermelik kriterlerin acı bir sonucudur.

Hele ki iş Tarih bölümlerine gelince manzara daha da vahimdir. Ecdadın dili olan Osmanlıcayı bilmeden, arşiv okuyamadan, defter-i hakaniyi, fermanı, tahrir defterlerini anlayamadan tarihçilik mi olur? Atalarımızın bıraktığı mirasa yabancı bir bakışla yaklaşmanın adı gelişmişlik değildir; bu, köklerden kopuştur. Üstelik Osmanlıca dururken tarihçi yetiştirmeyi yabancı dile bağlı hale getirmek, geçmişimize, şehitlerimize, gazilerimize yapılan en büyük saygısızlıktır. Çünkü onların yazdığı, yaşadığı, bıraktığı her şey o dilde saklıdır. Kendi tarihinin anahtarını elinin tersiyle itip yabancı kapılara yönelmek, bir milletin kendine uzaklaşmasının en çarpıcı göstergesidir.

Bir milletin dili, onun kimliğidir. Diline dayanıp ayağa kalkamayan millet, başka dillerin gölgesinde boy arar duruma düşer. Bizim bilim dilimiz de, kültür dilimiz de, devlet dilimiz de Türkçedir. Yabancı dil öğrenmek elbette değerlidir; dünya ile bağ kurmanın bir aracıdır. Fakat kendi diline ve kendi tarihinin diline körleşmek, bu değerin ardına saklanamaz. Bu durum, gelişmişlik değil; özgüven kaybıdır.

Bugün yapılması gereken; özentiye kapılmadan, yabancıyı merkeze almadan, kendi dilinin gücünü merkeze koyarak ilim üretmektir. Türkçe'nin ve Osmanlıca'nın hakkını vermeden, tarihçilik de akademisyenlik de eksik kalır. Çünkü kendi diline sahip çıkmayan, kendi tarihinin yolunu da bulamaz.

Kısacası: Türkçe varken yabancı dillere körü körüne özenmek; Osmanlıcanın durduğu yerde ona sırt çevirmek, bir tercih değil, bir vefasızlıktır. Bu milletin geçmişine karşı sessiz bir özür borcudur.

07.12.2025 Özkan ORUN

#Cumhurbaşkanı #Receptayiperdoğan #RecepTayyipErdoğan #Bahçeli #DevletBahçeli #YÖK #ErolÖzvar #MEB #YusufTekin

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.