Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK

Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK

AKSAKALLARIN DİLİNDEN

Kara sakallı bir AKSAKAL dedi ki: Artık devekuşu hikâyeleri yeniden yazılacak. Çünkü devekuşları artık görünmemek için başlarını kuma sokmayacak. Artık onlar başlarını açıkta tutacaklar, ama gövdelerini kuma gömecekler! Hayret! Belki de onlar için daha hayırlıdır. Sadece kafaların görünmesi, kocaman gövdenin görünmesinden daha iyidir!

Kel bir AKSAKAL diyor ki:  Bir insanların iç dünyasını bilemeyiz. Niyetlerini okuyamayız (her ne kadar okuyanlar var gibi hava verilse de). Teknoloji henüz insanoğluna o imkânı getiremedi. Biz ancak zahire bakar öyle karar veririz. Her şeye karar vermemiz de gerekmez, ama gerektiğinde öyle yaparız. Batınî işler bizim işimiz değildir. Onlar, Sahibi ile Yaratıcısı arasındaki akımdır.

Kirli sakallı biri, köse bir AKSAKAL'a soruyor: Dine, imana, kutsal değerlere, Allah'a ve Peygamberlere inanmayan birisi, yani helal ve haram kavramları olmayan birisi, hırsızlık yaparsa ve bunu da mevcut kanunlar yakalayıp cezalandıramazsa, bu kişiyi kim engelleyebilir? Yaptığı eylem nasıl değerlendirilir? Kirli sakallı aksakal da buna cevap vermekte zorlanıyor ve dostlarından yardım istiyor. Ne dersiniz?

Seyyah bir AKSAKAL rüyasında gördüğünü hatırlayarak şöyle mırıldanmış: Şimdi var ya... Kalkıp gideceksin bozkırlara, Orta Asya'nın ortasına... Orada düşeceksin yollara... Sadece arabanın sesi ve teybinizden gelen at sesleri ve enstrümantal müzik eşliğinde rüzgarların o eşsiz sesini dinleyeceksin. Hayal, ama olsun. Dünya kurulduğunda beri, savaşlardan, çeşitli ihtilaflardan, depremlerden, sellerden ve daha birçok sebepten sayısız insan ölmüştür, ama hayal kurmaktan ve hayalini açıklamadığı sürece hiç kimse ölmemiştir...

Meczup bir AKSAKAL yeni bir şey söylemek üzere masasının başına oturmuş ve başlamış yeni bir şeyler bulmaya... Bekle, bekle, bekle... İlham gelmiyor. 'Bari günün anlam ve ehemmiyetine dair bir şey söyleyeyim de bekleneler merak etmesin' demiş ve kendi kendine konuşmuş: ‘Yahu şu, dine mine, bayrama mayrama, duaya muaya ve ibadete mibadete inanmadıkları halde bayram kutlayanlara ne demeli? ('Acaba ciddi bir lâf ettim mi?' diye de etrafına bakınmış, ama çok şükür ki gören olmamış)

Kafası karışık bir AKSAKAL diyor ki: Şu insanımızın bir kısmını hiç anlayamadım ve galiba hiç de anlayamayacağım. Yahu, geçmiş dönemlerde ülkenin Cumhurbaşkanları Ramazan günleri mitinglerde ve toplantılarda milletin gözünün içine baka baka su ve içki içerken buna ses çıkarmayanlar, günümüzde bir Cumhurbaşkanı namaz kılarken, 'olur mu böyle' diye itiraz ediyorlar. Ne diyeyim şimdi ben? Samimiyet bunun neresinde? Biri yanlışsa öteki de yanlış, ilki yanlış kabul edilmediğine göre, sonuncusu da doğdu... Va mı başga izah taazı?

 

Çatlak bir AKSAKAL kendi kendine şöyle konuşuyormuş: Yıllar yılı kullandığım masamın tozunu almak hiç aklıma gelmiyor. Hatta tozlandığını bile hiç, ama hiç fark etmiyorum. Bir dost gelip oturduğunda parmağını şöyle bir gezdiriyor ve derin bir toz izi çıkıyor ortaya… Demem o ki aynı yerde yıllarını verenler oradaki kirlilikleri ve tozu göremez oluyorlar. İşletme Biliminde buna ‘işletme körlüğü’ deniyor. İşletme Körlüğü, sürekli olarak yapılan yanlışın ‘doğru’ imiş gibi algılanmasıdır. Aynı şekilde ben de meslektaşlarımı ziyarete gittiğimde, onun kirliliğini o görmüyor, ama ben anında görüyorum. Hani demem o ki, her şeye biraz da dışardan bakmak şart… Başkalarının nasıl gördüğü ve nasıl algıladığı da önemli gibi geliyor bana… Ne dersiniz? Yanılıyor muyum? Zaman zaman tebdil-i mekân tavsiye edenler acaba ‘doğru’ mu yapıyorlar?

Ahh, ah…

Bir de diğer aksakalları dinlesek var ya…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.