AF ÇIKACAK'MI ?

AF ÇIKACAK'MI ?

MHP Lideri Bahçeli eğer af çıkmazsa seçim ittifakını bozakcak'mı 2018 Seçimleri sallandıda'mı ?

Ermeni Terör Örgütü Asalanın Şehit Ettiği Diplomatlarımız

 

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ ASALANIN ŞEHİT ETTİĞİ DİPLOMATLARIMIZ 
27 Ocak 1973 - Los Angeles (ABD) Mehmet Baydar - Bahadır Demir 
* Türk vatandaşlarına yönelik ermeni saldırıları, 1973 yılında başladı. Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet BAYDAR ve Konsolos Bahadır DEMİR, 78 yaşındaki Amerikan uyruklu ermeni Gurgen (Karakin) Yanikiyan tarafından şehit edildi. 
Elinde bulunan Abdülhamit'e ait bir tabloyu Türkiye'ye armağan etmek istediğini bildirerek, Baydar ve Demir'i Santa Barbara'daki Baltimore Oteline davet eden Yanikiyan, iki diplomatı otelde silahla üzerlerine ateş açarak öldürdü. Cinayetten sonra tutuklanan ve müebbet hapis cezasına çarptırılan Yanikiyan, 31 Aralık 1984 tarihinde af ile serbest bırakıldı. Yanikiyan, serbest kaldıktan kısa bir süre sonra öldü. 

Türk diplomatlara karşı ilk saldırı olarak nitelenen bu olay, daha sonra bir cinayetler zincirini başlattı ve örgütlü Ermeni terörüne örnek oluşturdu. 


22 Ekim 1975 - Viyana (Avusturya) Daniş Tunalıgil 
* Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi Daniş TUNALIGİL, büyükelçiliği basan 3 terörist tarafından şehit edildi. 
20 Şubat 1975'de Beyrut'taki THY bürosu bombalandı. Olayı, Gizli Ermeni Ordusu Esir Yanikiyan Gurubu üstlendi. Olay yerine bırakılan mektupta, "Ermenilerin haklı davasında emperyalistlere karşı mücadele edileceği, eylemlerin Türkiye, İran ve ABD'yi hedef alacağı, bu bombalama eyleminin de bir başlangıç olduğu" bildirildi. 

22 Ekim 1975 tarihinde, otomatik silahlı 3 kişi, Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliği'ne girerek kapıdakileri etkisiz hale getirdikten sonra Büyükelçi'nin makam odasına girdiler. Burada Daniş Tunalıgil'e Türkçe, "Siz Sefir misiniz?" diye soran ve "Evet" yanıtını alan saldırganlar, Tunalıgil'i otomatik silahlarla taradılar. Tunalıgil, olay yerinde can verdi. 3 terörist, hızla binayı terkederek, bir otomobille uzaklaştılar. 


24 Ekim 1975 - Paris (Fransa) İsmail Erez - Talip Yener 
* Türkiye'nin Paris Büyükelçisi İsmail EREZ ve makam şoförü Talip YENER, büyükelçilik yakınlarında katledildi. Büyükelçi Erez'in makam aracı, yerel saatle 13.30 sıralarında Büyükelçilik yakınındaki Seine Nehri üzerindeki Bir Hakeim Köprüsü'nde pusuya düşürüldü. İsmail Erez ve makam şoförü Talip Yener, otomatik silahlarla taranarak öldürüldü. Saldırıyı "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgüt üstlendi. 

16 Şubat 1976 - Beyrut (Lübnan) Oktar Cirit 
* Türkiye'nin Beyrut Büyükelçiliği Başkatibi Oktar CİRİT, bir salonda otururken, Ermeni terörizminin kurbanı oldu. Saldırıyı ASALA üstlendi. ASALA ilk kez bu cinayetle adını ortaya attı. 

9 Haziran 1977 - Roma (İtalya) Taha Carım 
* Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisi Taha CARIM, büyükelçilik ikametgahının önünde iki teröristin açtığı ateş sonucu öldü. Saldırıyı bu kez "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgüt üstlendi. 

2 Haziran 1978 - Madrit (İspanya) Necla Kuneralp - Beşir Balcıoğlu 
* Türkiye'nin Madrit Büyükelçisi Zeki KUNERALP'in makam aracına 3 terörist tarafından ateş açıldı. Arabada bulunan büyükelçinin eşi Necla KUNERALP ile emekli büyükelçi Beşir BALCIOĞLU, hayatlarını kaybettiler. Saldırıyı "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgüt üstlendi. Bu olayda, ilk kez bir yabancı da Ermeni teröristlerin Türklere yönelik saldırısı sırasında öldü. Makam Şoförü İspanyol Atonyo TORRES, teröristlerin kurşunlarına hedef oldu. 

12 Ekim 1979 - Lahey (Hollanda) Ahmet Benler 
* Hollanda'daki Türkiye Büyükelçisi Özdemir BENLER'in oğlu Ahmet BENLER, silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Olayı bu kez hem "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" hem de ASALA ayrı ayrı üstlendi. 

22 Aralık 1979 - Paris (Fransa) Yılmaz Çolpan 
* Türkiye'nin Paris Turizm Müşaviri Yılmaz ÇOLPAN, bir teröristin saldırısı sonucu katledildi. Bu olay, Ermeni terörizminin Paris'teki ikinci saldırısı oldu. Olaydan sonra haber ajanslarına telefon eden bir kişi, Roma, Madrit ve Paris'teki eylemlerden "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgütün sorumlu olduğunu bildirerek, "Türk Hükümeti Ermenilere hak tanımadığı için Avrupa'daki Türk diplomatlarını öldürüyoruz" dedi. 

31 Temmuz 1980 - Atina (Yunanistan) Galip Özmen - Neslihan Özmen 
* Türkiye'nin Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip ÖZMEN ile 14 yaşındaki kızı Neslihan ÖZMEN, bir teröristin silahlı saldırısı sonucu katledildiler. Galip Özmen'in eşi Sevil ÖZMEN ve oğulları Kaan ÖZMEN olaydan yaralı olarak kurtuldular. Saldırıyı bu kez ASALA üstlendi. 

17 Aralık 1980 - Sidney (Avustralya) Şarık Arıyak - Engin Sever 
* Türkiye'nin Avustralya Başkonsolosu Şarık ARIYAK ile koruma görevlisi Engin SEVER, Ermeni terörizminin kurbanı oldular. 
1980 yılında ayrıca; 
- 6 Şubat'ta Türkiye'nin İsviçre Büyükelçisi Doğan Türkmen, Bern'de uğradığı saldırıdan yara almadan kurtuldu. 
- 17 Nisan'da Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisi Vecdi Türel'in makam aracına ateş açıldı. Türel ve koruma görevlisi Tahsin Güvenç saldırıdan yaralı olarak kurtuldular. 
- 26 Eylül'de Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği Basın Danışmanı Selçuk BAKKALBAŞI, uğradığı silahlı saldırıda yaralandı. 


4 Mart 1981 - Paris (Fransa) Reşat Moralı - Tecelli Arı 
* Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği Çalışma Ataşesi Reşat MORALI ile din görevlisi Tecelli ARI, Çalışma Ataşeliği'nden çıkıp arabaya binecekleri sırada 2 teröristin saldırısına uğradılar. Moralı saldırı sırasında hayatını kaybederken, din görevlisi Arı, ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede öldü. Saldırıyı ASALA üstlendi. Bu olay ile Ermeni terörizminin, Paris'teki üçüncü katliamı oldu. Türkiye, Türk diplomatlarını etkin bir şekilde korumadığı için Fransa'ya protesto notası verdi. 

9 Haziran 1981 - Cenevre (İsviçre) M. Savaş Yergüz 
* Türkiye'nin Cenevre Başkonsolosluğu Sözleşmeli Sekreteri Mehmet Savaş YERGÜZ, evine gitmek üzere konsolosluktan ayrıldıktan hemen sonra uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Saldırıyı ASALA üstlendi. Olaydan sonra yakalanan Lübnan uyruklu Ermeni terörist Mardiros Camgozyan, 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. 

24 Eylül 1981 - Paris (Fransa) Cemal Özen 
* Türkiye'nin Paris Başkonsolosluğu ile Kültür Ataşeliği'nin bulunduğu binayı işgal eden 4 ermeni terörist, 56 Türk görevli ve vatandaşı rehin aldı. Teröristler, kendilerine müdahale etmek isteyen güvenlik görevlisi Cemal ÖZEN'i öldürdüler, Başkonsolos Kaya İNAL'ı yaraladılar. Ermeni teröristler, Türkiye'de siyasi tutuklu 12 kişinin salınarak Paris'e getirilmesini istediler. İsteklerinin kabul edilmeyeceğini anlayan teröristler 15 saat sonra polise teslim oldular. Türkiye, Fransa'yı bir kez daha uyarırken, Fransa da saldırıyı kınadı. Olayı ASALA üstlendi. Saldırıyı gerçekleştiren 4 ermeni terörist, Vasken Sakosesliyan, Kevork Abraham Gözliyan, Aram Avedis Basmaciyan ve Agop Abraham Turfanyan, 31 Ocak 1984'de Fransa'da 7'şer yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Mahkemenin sonucu Türkiye'de büyük tepkiyle karşılandı. 
1981 yılında ayrıca; 
- 2 Nisan'da Türkiye'nin Kopenhag Çalışma Ataşesi Cavit Demir, oturduğu apartmanın asansöründe uğradığı silahlı saldırıdan yaralı olarak kurtuldu. 
- 25 Ekim'de Türkiye'nin Roma Büyükelçiliği İkinci Katibi Gökberk Ergenekon, yolda yürürken saldırıya uğradı. Ergenekon, olaydan hafif yaralarla kurtuldu. 


28 Ocak 1982 - Los Angeles (ABD) Kemal Arıkan 
* Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal ARIKAN öldürüldü. Arıkan'ın katili Taşnak militanı Hampig Sasunyan, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 

5 Mayıs 1982 - Boston (ABD) Orhan Gündüz 
* Türkiye'nin Boston Fahri Başkonsolosu Orhan GÜNDÜZ, uğradığı silahlı saldırıda öldü. 

7 Haziran - Lizbon (Portekiz) Erkut Akbay - Nadide Akbay 
* Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut AKBAY otomobilinde uğradığı silahlı saldırıda öldü. Otomobilde bulunan eşi Nadide AKBAY, yaralı olarak kaldırıldığı hastanede bir süre sonra yaş**ını yitirdi. 

27 Ağustos 1982 - Ottawa (Kanada) Atilla Altıkat 
* Türkiye'nin Ottowa Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Atilla ALTIKAT, silahlı saldırı sonucu öldü. 

9 Eylül 1982 - Burgaz (Bulgaristan) Bora Süelkan 
* Türkiye'nin Burgaz Başkonsolosluğu İdari Ataşesi Bora SÜELKAN katledildi. 
1982 yılında ayrıca; 
- 8 Nisan'daTürkiye'nin Ottawa Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Kani GÜNGÖR, uğradığı silahlı saldırıda yaralandı. 
- 21 Temmuz'da Türkiye'nin Rotterdam Başkonsolosu Kemal Demirer'e konutu önünde silahlı saldırı düzenlendi. Demirer, olaydan yara almadan kurtulurken, saldırgan yaralı olarak yakalandı. 
- 7 Ağustos'da ASALA'ya bağlı 2 terörist Ankara Esenboğa Havalimanında düzenlediği silahlı baskında 8 kişi öldü, 72 kişi yaralandı. Bu, Ermeni terörizminin Türkiye'deki ilk eylemi oldu. ESENBOĞA OLAYI 


9 Mart 1983 - Belgrad (Yugoslavya) Galip Balkar 
* Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Galip BALKAR'a 2 terörist tarafından 9 Mart'ta silahlı saldırı düzenlendi. Olayda ağır yaralanan BALKAR, 11 Mart'ta hayatını kaybetti. Olayda, bir Yugoslav öğrenci de öldü. Saldırıyı yapan Kirkor Levonyan ile Raffi Aleksandr, olaydan tam bir yıl sonra 9 Mart 1984'de 20'şer yıl ağır hapis cezasına çarptırıldılar. 

14 Temmuz 1983 - Brüksel (Belçika) Dursun Aksoy 
* Türkiye'nin Brüksel Büyükelçiliği İdari Ataşesi Dursun AKSOY, ermeni teröristlerce katledildi. 

27 Temmuz 1983 - Lizbon (Portekiz) Cahide Mıhçıoğlu 
* Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği, 5 Ermeni terörist tarafından basıldı ve bina içindekiler rehin alındı. Baskın sırasında büyükelçilik Müsteşarı Yurtsev MIHÇIOĞLU'nun eşi Cahide MIHÇIOĞLU hayatını kaybetti. Portekiz polisi, düzenlediği operasyonla rehineleri kurtardı, 5 teröristi de öldürdü. Saldırıyı, "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüt üstlendi. Örgüt, teröristlerin öldürülmesi nedeniyle Portekiz Başbakanı Mario Soarez'i ölümle tehdit etti. 
1983 yılında ayrıca; 
- 16 Haziran'da İstanbul Kapalıçarşı'da bir terörist tarafından halkın üzerine ateş açıldı. Olayda 2 kişi öldü, 21 kişi de yaralandı. Saldırgan, olay yerinde öldürüldü. Olayı bir ermeni teröristin yaptığı anlaşıldı. 
- 15 Temmuz'da THY'nin Paris Orly havalimanındaki bürosu önünde bomba patladı. Olayda, 2'si Türk, 4'ü Fransız, 1'i Amerikalı, 1'i de İsveçli olmak üzere 8 kişi öldü, 28'i Türk, 63 kişi de yaralandı. Bu olay tarihe "Orly Katliamı" olarak geçti. 


28 Nisan 1984 - Tahran (İran) Işık Yönder 
* Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği Sekreteri Şadiye YÖNDER'in eşi, İran ile Türkiye arasında ticaret yapan işadamı Işık YÖNDER, bir ASALA militanı tarafından öldürüldü. 

20 Haziran 1984 - Viyana (Avusturya) Erdoğan Özen 
* Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliği Çalışma Ataşesi Erdoğan ÖZEN, otomobiline yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldü. Olayı, "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüt üstlendi. 

19 Kasım 1984 - Viyana (Avusturya) Evner Ergun 
* Türkiye'nin BM Temsilciliğinde görevli Evner ERGUN, aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldü. Bu olayı da, "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüt üstlendi. 
1984 yılında ayrıca; 
- 27 Mart'ta Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavir Yardımcısı Işıl ÜNEL'in otomobiline bomba yerleştirmeye çalışan bir terörist, bombanın elinde patlaması sonucu öldü. 
- 28 Mart'ta yine Tahran'da Büyükelçilik Başkatibi Hasan Servet ÖKTEM ve Büyükelçilik Ataşe Yardımcısı İsmail PAMUKÇU, evlerinin önünde uğradıkları silahlı saldırıda yaralandılar.ASALA ATEŞİNE ÜLKÜCÜ MAŞA

1980 sonrasında özellikle ASALA terörü konusunda MİT tarafından gerçekleştirilen ve bu terör örgütünü ortadan kaldıran operasyonlar, bugün de çok sıcak bir şekilde etkilerini tartışma sahnesinde tutmaktadır. MİT, Ermeni terör örgütü ASALA ile mücadelede onun kullandığı silahı kendisine çevirmek için özel bir tim görevlendirir. Bu timin başına asker kökenli bir MİT elemanı getirilir. Bu birimin Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in ASALA'nın yok edilmesine ilişkin görüşleri doğrultusunda kurulduğu, bunda asıl etkenin o dönem Çankaya Köşkü ile MİT arasındaki bağı sağlayan ve aynı zamanda Kenan Evren'in damadı olan Erkan Gürvit olduğu ifade edilmektedir. Yeni ekip aslında hem MİT içindedir hem de dışında. Yani çok gizli ve sınırlı insanın bilgisiyle yapılır operasyonlar. MİT'in dışında faaliyet gösterilir. Emekli istihbaratçı ve asker olan MİT mensubu Metin G. (Soyad güvenlik gerekçesiyle buraya konulmamıştır) olayla ilgili yurtdışı organizasyonu gerçekleştirir. Olayın planlandığı yer o zamanki adıyla Devlet Başkanlığı köşküdür.

Önceleri Metin G. ve arkadaşları olayı kendileri gerçekleştirmek üzere yurtdışına çakırlar. Ancak bu girişimlerinden bir sonuç elde edemezler. Bunun üzerine olayda taşeron olarak kullanılmak üzere 12 Eylül öncesinde yurt dışına kaçan ve o dönem Fransa'da bulunan, Ankara Bahçelievler'de 7 TİP'li öğrencinin öldürülmesi olayı başta olmak üzere pek çok suçlamayla aranmakta olan ülkücülere ulaşılır.

Abdullah Çatlı ve Oral Çelik'in etrafında toplanan bu grupla teması yine Metin G kurar. Bu temaslarda karşı taraftan ASALA eylemleri için ne istediği sorulur. Şartlardan ilki MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş'in o dönem devam eden tutukluluğunun ortadan kaldırılmasıdır. İkinci olarak aralarında Balgat katliamı sanıklarının da bulunduğu bir grup ülkücü teröristin salıverilmesi istenir. Üçüncü istek de eylemi gerçekleştiren kişilerin Türkiye'de işledikleri suçlara bakmaksızın yurda dönebilme ve serbest dolaşma haklarının tanınması olur.

ASALA NASIL ÇÖKERTİLDİ

Ülkücülerce öne sürülen üç şarta karşı Metin G. Türkiye'de pek çok eyleme katılan ve özellikle Abdi İpekçi cinayeti nedeniyle aranan Oral Çelik'in ASALA eylemlerine katılmamasını istediklerini aktarır. Bu tartışma üzerine ilk görüşmeden sonuç çıkmamıştır. Daha sonra ülkücü grup Metin G. ile temas kurarak eylemlere hazır olduklarını bildirir. Ancak yapılan eylemlere aktif olarak Oral Çelik'de katılmıştır. Hatta eylemlerin gerçekleşmesinde onun büyük yardımı olmuştur. Özellikle Marsilya eylemi bu açıdan önemlidir. Ülkücüler kendilerine teslim edilen bombaları Ermeni Taşnak Partisinin binalarına ve açılışı yapılan Ermeni heykeline yerleştirirler. Patlamalar olur. Aynı anda İsviçre üzerinden yine aynı gruplar aracılığıyla gerçekleştirilmek istenen eylemler ise başarısızlıkla sonuçlanır. Burada gerçekleştirilmek istenen eylemlere yönelik hazırlıklar ve planlar İsviçre adalet makamları tarafından açığa çıkartılır. Ancak bu gelişmelerin sonucu MİT açısından hiç de içaçıcı olmamıştır. Herkes MİT'in bu operasyonda kullandığı insanları seçmedeki yanlışını dile getirir. Tabii bu operasyona gelene kadar MİT içindeki bazı kimselerin yeraltı dünyasının Babalarıyla girdiği ilişkiler, onlarla birlikte para kazanma heveslerinin açtığı yaralar da orta yerde durmaktadır. Her dönemde MİT bu yaraları nedeniyle kan kaybına uğratılmıştır. ASALA operasyonunun başlangıcında MİT kullanacağı kişilerin seçiminde büyük bir hata yapmıştır. Bu olay otobandaki zincirleme kazalar gibi gelişmiştir. MİT açısından bakıldığında sonradan yapılanlar en az seçilen kişiler kadar büyük hatalar zincirini peş peşe getirmiştir. İçerde kontrol kimin elindedir pek belli değildir. Aslında sıkı bir memur disiplini ile ünlü MİT, bir karmaşa yaşamaktadır. 12 Eylül darbesinin sancıları orada da duyulur. Fransa'daki ülkücüler Ermeni anıtını, Taşnak partisinin binalarını bombalarlar. Hatta ellerinde kalan ve Türkiye'den kendilerine ulaştırılan fazla miktardaki patlayıcıyı da Fransız polisi ve gizli servisinin baskılı takibi nedeniyle kullanamaz, kaçarken saklarlar Bunları daha sonra Fransızlar ele geçirir.

Fransa'nın ardından Yunanistan'da düzenlenen bir diğer operasyonla da ASALA'nın lider kadrosundan en önemli ad Agop Agopyan 1986'da öldürülür. Bu ölüm olayı ASALA'nın bir iç çekişmesi olarak basına yansır. Olay'da resmi yetkililer de görev alırlar bu kez. Ama sonuçta ASALA terörünün vurucu yanı bu eylemlerin sonrasında ortadan kalkmıştır. Bunda kullandıkları silahın kendilerine döndüğünü gören ve ASALA'ya muhalif gruplar ile Ermeni teröründen zarar gören Fransa'nın ve diğer Batılı ülkelerin desteklerini çekmelerinin ve ülke topraklarına terörü taşımama gayretlerinin büyük yararı olmuştur. Bu ülkeler serbest piyasa ekonomisini benimseyen Türkiye'de pazar ararken, zaman zaman kendi yurttaşlarının da ölümüne yolaçan ASALA derdini düşünmek istememişlerdir. ASALA konusundaki tutumlarının ardından da aradıkları ihale ayrıcalıkları fazlasıyla Türkiye tarafından tatmin edilmiştir. Operasyonda MİT'in "Maşası" olarak kullanılan Abdullah Çatlı ve ülkücü arkadaşları yapılan pazarlığın gereğiymiş gibi Türkiye'de aranmalarına karşın, serbestçe dolaşmaya başlamışlardır. Aslında MİT bu gruba karşı önceden verilen sözleri yerine getirememiştir. MİT ortaya çıkan sorunlar ile daha sonra gelişen uyuşturucu bağlantıları nedeniyle gruptan uzaklaşmayı yeğlemiştir. Bugün fiilen yürürlükte bulunan "Yakalama, duyma, görme" şeklinde özetlenebilecek uygulama, bu grubun girdiği başka kişisel ilişkilerin sonucunda fiili durum yaratılmasından başka bir şey değildir ve MİT bunların dışında kalmaya özen göstermektedir. Ancak bu grup başka güvenlik birimlerinin üst düzey yöneticileriyle girdiği yakın dayanışlar sonucu haklarındaki mahkeme kararlarına, arama tezkerelerine rağmen, zaman zaman ANAP gibi partilerin kongrelerinde izleyici, bakanlıklarda bakanların misafiri, Emniyet Genel Müdürlerinin arkadaşı, Başbakanların-ki bunlar arasında Tansu Çiller'in bulunduğu da iddia edilmektedir-görüşmek gereğini duyduğu kişiler arasına girmiştir. Hatta Turgut Özal bu operasyonu gerçekleştirenlerle görüşme arzusunu sık sık yinelemesine rağmen, belirtildiğine göre Çatlı ve arkadaşları bunu kabul etmemişlerdir.

MİT ASALA OLAYINDA NEDEN HATA YAPTI, SONUÇTA NE OLDU 

Peki ama bu olayda MİT nerededir? Fiili olarak eylem organizasyonu MİT'indir. MİT'in o dönemdeki Cumhurbaşkanlığı temsilcisi Süley Bey ve Erkan Gürvit olayın fikir babalarındandır. MİT bu kararın alınmasında ne kadar söz sahibi olmuştur, işe ne kadar isteyerek sokulmuştur bu halen tartışılmaktadır. Bazı görevlilere göre bu olay dönemin askeri cuntasının dayatmasıdır. Öyle olmasa daha ustaca yapılabilecek eylemler, sıradan hale gelmiştir. Bir kısmına göreyse ASALA'ya yanıt açısından geç bile kalınan bu uygulama ile gerekli yanıt verilmiş ve Ermeni teröristlere silahın nasıl ters dönebileceği anlatılmıştır. MİT öyle ya da böyle bu eylemde rol oynamıştır. Aslında bu işte aslan payı Cumhurbaşkanlığındaki koordinasyondan sonra bulunan MİT yetkilisine aittir. Ancak kişilerin ötesinde MİT bu eyleminde göstermiştir ki bu tür olaylar için hazırlıklı değildir. Bir ilkeler dizini yoktur. Seçilen şahıslar ve onlarla sonrasında girişilen ilişkiler konusunda hatalar vardır. Bunda dönemin koşullarına da suç yüklemek mümkündür.

MİT darbe olunca askere, onlar gidince sivile hizmet vermekte, olaylarla ilgili kendi hakimiyetini tam anlamıyla kullanamamaktadır. Yani herkesin Türkiye'de her taşın altında ve her olayın arkasında bildiği, gücünü değil tartışmak ağzına alamadığı MİT ,aslıda çokça istemleri dışında kullanılmakta ve buna sesini çıkaramamaktadır. Özellikle askerler açısından MİT, hep kullanılan bir teşkilattır. Çünkü 1995'de dahi MİT ne yazıktır ki kendi elemanınını yetiştirememekte, kaynak olarak askeri oluşumları kullanmaktadır. Örneğin MİT'in çok etkili diye nitelendirilen operasyon ekiplerinin büyük kısmı Özel Harp Dairesi'nden seçilerek alınmaktadır.

Bu operasyonun dış uzantıları ise oldukça kötü sonuçlar vermiştir. Fransa'da ve İsviçre'de eroin satarken yakalanarak sorgulanan Abdullah Çatlı ve Oral Çelik Avrupalı gizli servislerin elinde bir oyuncak haline getirilmeye çalışılmışlardır. İsviçreli savcılar bu operasyonla ilgili bütün belgeleri iddianamelerine almışlar , sanıkları konuşturmuşlardır. Çatlı kurtulmuş ve Türkiye'ye dönebilmiş olmasına rağmen, Oral Çelik bu konuda bir koz olarak halen İtalyan ve Fransız gizli servislerinin baskısı altında bulunmaktadır. Mehmet Ali Ağca'nın Papa'ya karşı giriştiği eylem, Fransa'daki Ermeni eylemleri nedeniyle bir Türk gizli servisi organizasyonuymuş havasına sokulmak istenmekte, olaylar daha da karmaşık hale getirilmektedir. Oysa Papa suikastinin savcısı Dr. Marini ile 17 Şubat 1995 tarihinde yaptığımız görüşme sırasında bize söyledikleri çok ilginçtir. Marini Oral Çelik ile görüşmemizin sağlanması konusundaki isteğimize " bunun mümkün olamayacağını" gayet açık bir dille bize aktarmıştır. 

Oral Çelik ile ilgili olarak olayın savcısı Pellagi ile de görüşen Marini,şunları dile getirdi:

"Oral Çelik, Fransa ve İsviçre'nin de istediği bir suçlu. Biz kendisiyle Fransa'da görüştüğümüzde bize yardımcı olacağını söyledi. Yani tanık pozüsyonundaydı. Ancak bugün hiç yardımcı olmadığı gibi gerçekleri saklıyor. Bu durumda tanıklıktan çok sanık sandalyesine oturacağa benziyor".

Bu konuşmanın ardından o güne kadar Rebbibia cezaevinin hemen dışında bulunan ve özel olarak korunan bir lojman gözaltı evinde kalan Oral Çelik cezaevine alındı. Tanıklıktan sanık sandalyesine oturtuldu. Peki İtalyanlar ve Fransızlar Oral Çelik'ten ne istiyorlar dersiniz? Bu sorunun yanıtı Mehmet Ali Ağca ile bağlantılı. Oral Çelik'ten istenen şey ASALA eylemlerindeki MİT 'in rolüyle bağlantılı olarak Papa suikastinde MİT parmağının olduğu yolunda bir açıklama olsa gerektir. bu hem Oral Çelik'in hem de Ağca'nın yakın çevresi tarafından dile getirilmektedir. Zaten İtalyan gizli servisinin 1982 yılında hazırladığı ve Ağca dosyasının içine koyduğu ve Türkçe'ye de İstanbul 17. Noterliğince çevrilen bir raporda bu tez dile getirilmektedir. Yani MİT bu eylemdeki hataları ve kullandığı yanlış adamlar nedeniyle bugün dahi Batılı gizli servislerin baskısı ve senaryolarının hedefi durumundadır.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, af önerisine ilişkin yeni açıklamasında "Çok ciddi sosyal ve toplumsal boyut kazanmış, ihtiyaç haline gelmiş, kanayan bir yaraya dönüşmüş mühim bir meseleyi milletimizin gündemine taşıdık. Bu konuda da kararlıyız ve sözümüzün ardındayız. . Allah'ın izniyle affın çıkacağını ümit ediyorum" ifadesini kullandı.

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den yeni 'af' açıklaması geldi. 

MHP'den yapılan açıklamaya göre Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İngiltere'ye giderken "Af gündemimizde yok." sözlerini değerlendirdi.

Bahçeli, şu görüşlere yer verdi:

"Biz kendi gündemlerinde olsaydı zaten destek verir, müspet kanaatimizi kendileriyle paylaşırdık. Ancak gündemlerinde olmadığı için bir görüşümüzü, çok ciddi sosyal ve toplumsal boyut kazanmış, ihtiyaç haline gelmiş, kanayan bir yaraya dönüşmüş mühim bir meseleyi milletimizin gündemine taşıdık. Bu konuda da kararlıyız ve sözümüzün ardındayız." 

Bahçeli, 49 yıllık siyasi geçmişi, tecrübe ve geleneği olan MHP'nin, çok önemli bir toplumsal yarayla ilgili çözüm önerisini paylaşmasının son derece doğal, meşru ve tabii bir hak olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Sayın Başbakan 'Teröristlere kesinlikle af yok.' diyor. Biz de bunun aksini söylemiyoruz. Bizim de kast ettiğimiz zaten budur. Biz, kendi gündemimizi seslendirdiğimiz gibi on binlerce mağdurun, kader kurbanının hakkını da hukukunu da müdafaa edeceğiz, devamlı dillendireceğiz. Allah'ın izniyle affın çıkacağını ümit ediyorum."

ÖZEL HABER METİN DURMAZ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.